Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ra'd Sûresi 25-29. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
25-Hâlbuki Allah’ın ahdini (O’na) kat‘î olarak verdikleri sözden sonra bozanlar, Allah’ın birleştirilmesini emrettiği şeyi (akrabâlar ve mü’minler arasında olması gereken irtibâtı) kesenler ve yeryüzünde fesad çıkaranlara gelince, işte onlar yok mu, lâ‘net onlaradır; yurdun kötüsü (Cehennem) de onlar içindir!
26-Allah, dilediğine rızkı genişletir ve (dilediğine de) daraltır. Fakat (onlar) dünya hayâtıyla şımardılar. Hâlbuki dünya hayâtı, âhiretin yanında (değersiz) bir menfaatten başka bir şey değildir.
27-Hem inkâr edenler: “Ona (Muhammed’e) Rabbinden (bizim istediğimiz) bir mu‘cize indirilmeli değil miydi?” diyor. De ki: “Şübhesiz ki Allah, dilediğini (kendi isyânı sebebiyle) dalâlete atar; (rızâsına) yöneleni ise kendi (dîni)ne hidâyet eder.”
28-Onlar, îmân edenler ve kalbleri Allah’ın zikri ile mutmain olan kimselerdir. Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur.(*)
29-Îmân edip sâlih ameller işleyenlere ne mutlu! Varılacak güzel yer de onlar içindir.
(*)“Bütün ervah ve kulûbun (ruhların ve kalblerin) dalâletten (hak yoldan sapmaktan) neş’et eden (ortaya çıkan) ızdırâbât (sıkıntılar) ve keşmâkeş (kararsızlık) ve ızdırâbâttan neş’et eden ma‘nevî elemlerden kurtulmaları, bir tek Hâlık’ı (yaratıcıyı) tanımak ile olur. Bütün mevcûdâtı (varlıkları), bir tek Sâni‘a (san‘atkâra) vermek ile necat buluyorlar (kurtuluyorlar), bir tek Allah’ın zikriyle mutmain olurlar (huzur bulurlar). Çünki hadsiz mevcûdât bir tek Zât’a verilmezse, (...) o zaman her bir tek şeyi, hadsiz esbâba isnâd etmek (sayısız sebeblere dayandırmak) lâzım gelir ki, o hâlde bir tek şeyin vücûdu (varlığı), umum mevcûdât kadar müşkil olur.