Bilinmeyen bir dahi, Bediüzzaman Said Nursi

Hollanda Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz, Bediüzzaman'ı Anma ve Anlama Platformu tarafından düzenlenen “Bilinmeyen Bir Dahi Bediüzzaman Said Nursi” konulu konferans için Gaziantep’teydi…

Haber ve Fotoğraflar: Hakan Bayraklılar

GAZİANTEP-Bediüzzaman'ı Anma ve Anlama Platformu tarafından düzenlenen “Bilinmeyen Bir Dahi Bediüzzaman Said Nursi” konulu konferans, Şahinbey Konferans Salonunda, Hollanda Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akgündüz tarafından gerçekleştirildi. Konferans, yerel kanallarda canlı olarak yayınlandı.

Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Platformu Genel Sekreteri Sadık Paksoy’un takdiminin ardından Kur’an Tilaveti okundu ve Akgündüz sahneye davet edildi.

Akgündüz, “Bilinmeyen Bir Dahi Bediüzzaman Said Nursi” isimli çok önemli ve tarihinde altın bir sayfa şeklinde duran bir konuyu anlatmak üzere davet edildiği için tüm emeği geçenlere teşekkür ederek konuşmasına başladı.

Cumhuriyet döneminde tankların altında ezilmeye çalışılan bazı maneviyat büyüklerini zikrederek, bu şahsiyetler arasında bulunan Bediüzzaman’ın durumuna değineceğini belirten Akgündüz, seksen sene, dolu bir hayat yaşayan, bir dahi olan Bediüzzaman’ın hayatını anlatmayı, bu kısa programın içine sığdırılamayacağını vurgulayarak deryadan bazı damlalar sunacağını belirtti. 

Akgündüz, “Tarih gösteriyor ki, başta peygamberler, onların temsilcileri olan gerçek alimler,  evliyalar ve onların yolundan gidenler, tarih boyu kendi zamanlarında insanlar tarafından kıymetleri tatbik edilememiştir. Bunun en acı delili, en güzel misali devlet adamlarının işkencesine maruz kalan, adı tarihe İmam-ı Azam olarak geçen Ebu Hanife Hz.leridir.” diyerek tarih boyunca yaşadığı zamanda kıymeti bilinmeyen bir alim olan Bediüzzaman Hz.lerinin de, İslami bilimlerdeki dahiyane vukufu (özellikle de iman hakikatleri ve kelam ilmi alanındaki),  asrın anlayışına uygun harika kitapları, seksen küsür yıllık istikametle devam eden Allah, din ve millet-i islamiye uğrundaki bütün gayret ve mücadeleleri ortadayken kıymeti bilinmediğini ve her türlü zulme ve işkenceye maruz bırakıldığını ve yanlış tanıtıldığını vurguladı.

Risale-i Nur eserlerini okuyan kişilere devlet düşmanı, ordu düşmanı, Kürtçü, bölücü gibi damgalar yapıştırarak, asılsız iftiralarla bu hakikatlerin önüne geçilmek istendiğini belirten Akgündüz, bu şahısların unuttukları “İslamiyet güneş gibidir, üflemekle sönmez; gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar.” hakikatini hatırlatarak bunun önüne geçilemeyeceğini aktardı.

Bediüzzaman’ı iki yönüyle tarif etmek gerektiğini vurgulayan Akgündüz, Bediüzzaman’ın ilmi şahsiyetini anlatmadan önce hayatını özetledi. Bediüzzaman’ın, kelam ve itikadi meselelerde müceddid olduğu, muhasırları arasında önemli bir yeri olan olan müfessir ve mühaddis olduğu, Cenab-ı Hakkın kendisine vehb-i ilimler nasip ettiği allame olduğunun bilinmesi gerektiğini vurguladı.

Bediüzzaman’ın ilmi şahsiyetine değinen Akgündüz, Bediüzzaman’ın İslami ilimlerle, mantık ve sosyal ilimlerle ilgili doksan tane eseri ezberlemiş büyük bir allame olduğunu belirterek bu eserlerden örnekler verdi.

Akgündüz, Bediüzzaman Hz.lerini diğer alimlerden ayıran bir farkı, diğer İslam alimlerinin Emeviler döneminden beri devam eden “Büyük günah işleyenin hükmü” , “Kader ile cüz’i iradenin nasıl bağdaştırılacağı” , “Ruhun ne manaya geldiği” , “Haşir meselesi” gibi tartışmalı konularda verdiği delilli izahlar olduğunu vurguladı.

Bediüzzaman Hz.lerinin haşir meselesine getirdiği izahı değerlendiren Akgündüz, Amerika’da Hıristiyan ilahiyat fakültesi hocası olan bir profesörle haşir konusunda tartışırken, 10.sözün 3. hakikatini İngilizce okuduktan sonra, profesörün haykırarak “Akgündüz hoca, sen Müslüman olabilirsin, bunu yazanda Müslüman olabilir. Ama bu zatın yazdıklarını bütün insanlığın, Müslümanlığın, Hıristiyanlığın, Yahudiliğin, herkesin sahip çıkması gereken ahirete ait hakikatlerdir.” dediğini aktardı.

Bediüzzaman’ın sosyal şahsiyetine de değinen Akgündüz, Bediüzzaman’ın her zaman müspet hareket ettiğini, kimseye küsüp darılmadığını vurguladı. Bediüzzaman’ın “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir, menfî hareket değildir; rıza-yı İlahiye göre sırf hizmet-i îmaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır.” sözlerini aktardı.

Akgündüz, konuşmasına Osman Yüksel Serdengeçtinin “Şimdi Türkiye'de, her teşekkülün, vatanını seven herkesin önünde hürmetle durması lâzım gelen bir kuvvet vardır: Said Nur ve talebeleri” sözleriyle son verdi.

Ahmet Akgündüz’e Bediüzzaman’ı Anma ve Anlama Platformu tarafından bir plaket takdim edildi.  Program sonunda Akgündüz, okuyucularının kitaplarını imzaladı.

www.RisaleHaber.com

2010 Bediüzzaman Etkinlikleri Haberleri