Risale Haber-Haber Merkezi
Son zamanlarda büyük ilgi gören lise ve üniversitelerin müfredatına da giren Osmanlıca, Bilkent Üniversitesi'nde yasakçı kafayla karşılaştı.
Bilkent Üniversitesi, Bilkent Medeniyet Topluluğu’nun iki yıldır organize ettiği Osmanlıca kurslarına izin vermediğini açıkladı. Bu sene 60 kişinin başvurduğu, ücretsiz kursun yasaklanmasına karşı öğrenciler bir bildiri yayınladı.
Yeni Akit yazarı Muhsin Meriç'in gündeme getirdiği yasaklama ve öğrencilerin bildirisi şöyle:
“Bilkent Medeniyet Topluluğu’nun Osmanlıca kursu başvurusunun reddine dair bildirisidir:
Bilkent Medeniyet Topluluğu olarak kurulduğumuz dönemden bu yana ülkemizdeki ve üniversitelerdeki akademik sığlığa ve fukaralığa bir nebze olsun mani olabilmek için faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz.
Konferanslarımız ve okumalarımızla olduğu gibi açtığımız kurslar vesilesiyle de bu amaç için gayret sarf etmeye devam ediyorduk. Fakat 2012-2013 bahar dönemi itibariyle başlattığımız ve ilk kur eğitimini verdiğimiz Osmanlıca Kursu bu sene rektörlük tarafından aynı dersin üniversite programında olması gerekçe gösterilerek engellendi ve kursun tekrar açılmasına izin verilmedi.
Tabiatiyle bu vahim olay neticesinde ortaya cevaplandırılması gereken sorular çıktı:
1.Geçtiğimiz dönem bu kursa aynı dersin okul programında olmasına rağmen izin verilmesi ve fakat bahsedilen duruma dair hiçbir değişiklik olmamasına rağmen bu sene izin verilmemesi, bu kurs açma talebini reddedenlerin meseleyi yeni idrak ettiklerine mi yoksa derin bir tutarsızlığa mı işaret ediyor?
2.Okulda hâl-i hazırda bir Osmanlıca Dersi varken topluluğumuzun Osmanlıca Kursu açıldığında 15’er kişilik 3 sınıfta bu dersin verilebiliyor olması demek Osmanlıca öğrenimine olan ilginin ve iştiyakın okulca sunulan imkânlarla karşılanamadığı manasına gelmez mi?
3.Eğer durum böyle ise sosyal bilimlere önem atfettiğini düşündüğümüz Bilkent Üniversitesi’nin, bünyesinde bulunan sosyal bilimci öğrencilere üzerinde yaşadıkları topraklarda terkip edilen tarihi ve ilmi müktesebata nasıl ulaşacakları sorununa dair bir endişe taşıyıp taşımadığı hakkında şüpheye düşülmez mi?
Ne yazık ki biz üniversitenin bu konuda bir endişeye sahip olduğuna dair ciddi şüphe ve tereddüt içerisindeyiz. Fakat durum böyleyken sunmaya çalıştığımız katkının hangi amaca hizmet için geri çevrildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz. Eğer bu soruların makul cevapları yok ise bu engelin konjonktüre bağlı olarak değil de topluluğumuzun misyonu ve vizyonuna karşı geliştirilmiş bir tepki olduğu kanısına varacağız. Umuyoruz ki okulumuzdaki ve ülkemizdeki entelektüel seviyenin yükselmesi için ortaya koymaya çalıştığımız ürünlere daha fazla kota getirilmez.”