Bir gece, otuz bin güne bedel... Bir gece seksen üç sene kıymetinde, bir ömür keyfiyetinde... Bir gece bin aydan hayırlı… O gece, Kadir Gecesi…
Kadir Gecesi’ni diğer günlerden otuz bin kat üstün kılınması, ezel ve ebed Sultanı olan on sekiz bin âlemin Padişah-ı Zülcelali’nin, o on sekiz bin âleme bakan, bütün kainatı alakadar eden, karanlıkları def edip nur asrını açan şanı yüce Kur’an-ı Hakîm’i insanlığa göndermiş olmasındandır.
Tarihte ‘cülus-u hümayun’ tabir edilen padişahların tahta çıktığı günler çok özel kabul edilmiş ve her sene o günlerin tekrarında sevinçle, coşkuyla şenlikler kutlamalar yapılmıştır. İşte Kur’an’ın dünya semasında doğumu Kadir Gecesinde gerçekleştiği için, bu gece çok özel bir gece olarak Kur’an’ın Sahibi tarafından kullarına âdeta bir bayram, bir mânevi şölen olarak ihsan edilmiştir. Kadir Gecesi, şayet ruhuna uygun hareket edilirse, ibadetle dolu dolu geçirilmiş seksen küsur senelik bir ömrü kazanma fırsatıdır. Bu gecenin kıymetini kadrini takdir edenler, bu gecede bir Kur’an harfi okumanın karşılığında tam otuz bin sevap kazanırlar, bir dudak hareketiyle otuz bin bâkî cennet meyvesi elde ederler. Bir kez ‘Allah’ zikri yüz yirmi bin sevap kazandırır ki, başka vakitlerde bu bereketli hasılata ulaşmak için günler lâzımdır. İşte bu öyle bir gecedir ki, nefisle cihadında muzaffer olan, gönlünü Allah’a açan iman ve ibadet erlerine her an otuz bin ganimet isabet eder, ömürlere ömür katar.
Bu fani dünyada, fani ömür içinde birden beka boyutuna geçmek, ömür dakikalarımızı sonsuz meyveler verecek bâki ağaç hâline getirmek için bu geceden daha verimli mânevî bir tarla yoktur; gaflet edenlerin zararı nihayetsizdir.
Kadir Gecesi, Ramazan geceleri içinde Cenab-ı Hak tarafından gizli tutulmuştur; tıpkı insanlar arasında velîlerin, Cuma gününde duanın kabul gördüğü vakit olan saat-i icabenin, Esmâ-i Hüsnâda İsm-i Âzam’ın, ömürde ecelin, dünyanın ömründe kıyametin gizlendiği gibi. Lâkin ümmet Kadir Gecesi hürmetiyle, Ramazan’ın yirmi yedinci gecesine rağbet etmiştir. Bu hususta Bediüzzaman Said Nursî şu beyanda bulunur: ‘Bir kısım müçtehidler o geceye Leyle-i Kadri tahsis etmişler. Hakikî olmasa da, madem ümmet o geceye o nazarla bakıyor, inşaallah hakikî hükmünde kabule mazhar olur.’
Fahruddin er-Razi Hazretleri de Tefsir-i Kebir’inde Kadir Gecesi’nin gizliliğini şu şekilde mütalaa eder:
‘Allah-u Teâlâ, şu sebeplerden dolayı bu geceyi gizli tutmuştur:
1. Allah-u Teâlâ, diğer şeyleri gizli tuttuğu gibi, bunu da saklı tutmuştur. Çünkü Cenab-ı Hak, herkes bütün ibadetlere rağbet etsin diye, rızasını ibadetlerde; herkes bütün günahlardan sakınsın diye, gazabını günahlarda; herkese hürmet edilsin diye, evliyasını insanlar içinde; bütün dualarda tam bir sığınma ile yalvarsınlar diye, kabul ve icabetini hususi dualarda; bütün isimlerine yönelip, ayine olmaya çalışsınlar diye, İsm-i Âzamı’nı bütün esmada; her mükellef daima sakınsın diye ölüm vaktini ömür içinde gizli bıraktığı gibi, Ramazan’ın tüm gecelerine tâzim edilsin, ehemmiyet verilsin diye de bu geceyi gizlemiştir.
2. Cenab-ı Hak, Leyle-i Kadr’i gizleyerek sanki şöyle demek istemiştir: ‘Ben sizlerin günahlara karşı ne kadar cüretkâr olduğunuzu bildiğim için, Kadir Gecesi’ni gizlemeseydim, sizin bu geceye olan itimadınız, sizi çoğu kez günah işlemeye sevk edebilir ve günah işlemiş olabilirdiniz. Sizin bilerek günah işlemeniz, bilmeyerek günah işlemenizden daha ağırdır. Bu sebepten dolayı Kadir Gecesi’ni saklı tuttum.
Rivayet olunduğuna göre Allah Resûlü (a.s.m) mescide girdiğinde uyuyan bir adam gördü. Bunun üzerine Hz. Ali’ye (r.a.) ‘onu uyandır, abdest alsın’ dedi. Hz. Ali (r.a.) uyuyan adamı uyandırdıktan sonra, ‘Ey Allah’ın Resûlü, sen hayırlar konusunda en öndesin. O hâlde niçin sen uyandırmadın?’ diye sordu. Allah Resûlü (a.s.m.) dedi: ‘Onun sana ‘kalkmıyorum’ demesi küfür olmaz, uyanmak istememesi, sana itiraz etmesi hâlinde, onun suçunu gizli tutasın diye böyle yaptım.’ Şimdi Peygamberin (a.s.m.) rahmeti bu olduğuna göre, Rab Teâlâ’nın rahmetini var sen buna kıyas et. Cenab-ı Hak da adeta ‘Kadir Gecesi’nin kıymetini bilip de ona göre itaat edersen, bin aylık mükafat elde etmiş olursun. Eğer onda günah işlersen bin aylık cezayı hak etmiş olursun. Halbuki cezayı savuşturmak, mükafatı celbetmekten daha iyidir.’ demiş gibidir.
3. ‘Mükellef, o geceyi araştırmada iyice gayret göstersin ve böylece de gayretinin, çalışmasının karşılığında da mükafat kazansın’ diye gizli tutulmuştur.
4. Kul, Kadir Gecesi’nin hangi gece olduğunu kesin olarak bilmediği zaman, içinde bulunduğu gecenin Kadir Gecesi olduğu ümidiyle, Ramazan’ın bütün gecelerinde ibadet ve itaatta bulunmaya çalışır. Cenab-ı Hak da böyle kullarıyla meleklerine karşı övünerek, ‘Siz bunların yeryüzünü ifsad edip kan akıtacaklarını söylüyordunuz. İşte bilinmeyen bir gece hususundaki gayretlerini görünüz, nasıldır? Eğer o geceyi onlara bildirmiş olsaydım, o zaman gayretleri nasıl olurdu?’ der. Ve ‘Ben sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.’ (Bakara Sûresi; Âyet: 30) âyetinin hakikati tecelli etmiş olur.’
Evet, bu gece bütün zaman dilimlerinin içinde en mübarek vakittir, misilsiz bir rahmet gecesidir; tevbe etmek isteyenlerin tevbegâhı, hayır sahibi olmak isteyenlerin bereketli çarşısı, affedilmek arzu edenlerin mağfiret kapısı, yakarışların, duaların kabul vakti, sonsuz merhamet sahibi Rabbin kullarına sonsuz iltifat, ikram ve ihsan zamanıdır. Her anında, her dakikasında ‘Bir af dileyen yok mu, onu bağışlayayım; tövbe eden yok mu, tövbesini kabul edeyim; dua eden yok mu, duasını kabul edeyim; isteyen yok mu, istediğini vereyim.’ diyerek, Semavat ve Arzın İlâhı’nın kullarına tenezzül ettiği çok özel bir gecedir.
Bir gün Hz. Aişe (r.a.) Kadir Gecesi’nde Nübüvvet tacını giyen Resûl-ü Kerîm’e sordu: ‘Ey Allah’ın Resûlü! Kadir Gecesi’ne rastlarsam nasıl dua edeyim?’ Şöyle ferman buyurdu: ‘Ey Allah’ım! Muhakkak sen affedicisin. Affetmeyi seversin, beni de affet.’’
Bu Nebevî tavsiyeye itaat niyetiyle bu yazımı şu dua ile noktalıyorum:
‘Ey Rabbim, Habibinin katındaki makbûliyeti ve reddedilmeyen dualarının hürmetine bizim için Ramazan-ı Şerif’in her gecesini Kadir Gecesi kıymetinde bereketli kıl, Kadir Gecesi’nin kıymetinin hakkı için bütün günahlarımızı affeyle, âmin.’