Âhir ömründe kavuştu Nur’a,
Ruhu gark oldu sonsuz sürûra.
İstikamet Şehidi, söylendi ona;
Nur’un Kahramanı, Binbaşı Âsım.
Asker diye, kaçmadı insanlardan,
Ders aldı, oranın Âlim zevatından.
Şeyh Mehmed’le tanışıp, Üstada vasıl oldu,
Ondan sonra Onda, çok haller, hâsıl oldu.
Evinde dersler yaptı, kurtulsun tüm insanlar;
Baskın yaptı evine; Nur’dan korkan sırtlanlar.
Alıp da götürdüler, Nurcuların yanına,
Onların o halleri çok dokundu kanına.
Sorgu-sual başladı, irtica, yasak kitap,
Bunaldı bu hallerden, vücudu düştü bîtap.
Üstad’dan aldım dese; yazdım dese Nur’ları;
Üstad’a zarar olur, veremezdi sırları.
Yalan da söyleyemez, kırk yıllık dürüst Asker,
“Yâ Rab! Canımı al,” deyip; Şehîd olan Cengâver.
“Lâ İlâhe illallah…” dedi, verdi son nefesini,
Aldı; “Nur’un, istikamet şehidi,” müjdesini.
Son vazife yapmak için, bu Mücâhid Şehîde;
Eşi Nigâr Hanım, davrandı; Bismillâh diye.
Eşine yakışır şekilde; yıkadı, kefenledi,
Isparta mezarlığına, eş-dostla, defn eyledi.
İzmit’te doğ, Isparta’da; Üstadına yakın ol,
Okundukça bu Nur’lar, Ağabey; Ruhen, sen şâd ol.