28 Şubat post modern darbesinin geçtiğimiz yıllara göre daha açık tartışıldığı bu günlerde enteresan bir hatırayı paylaşmak istiyorum.
Bazen ağlanacak hallere ancak gülerek tepki verilebilir.
Ankara Yenikent semtinde emlakçılık yapan bir dostumun ziyaretine gitmiştim.
Çay sohbet sırasında garip kıyafetli bir adam girdi içeri. Selam kelamdan ve kısa bir tanışma faslından sonra biraz muziplik olsun biraz da merak saiki ile latifevari adama sataştım.
Adam adıyla müsemma “Müslüm” birisi. Başında kalpak, saçlar omuzlarının altına sarkmış uzunlukta, sakallar saçlarla karışık, deri mont, şalvarlı özgün, orijinal bir figür. Mesleği inşaatçılık, sıva ustası. Yenikentin de yerlisi. Davranışları ile özgün ve farklı birisi. Kırk yaşını aşmış, heyecanlı dinamik bir profil.
1980’li yıllarda Afganistan Mücahitleriyle omuz omuza Ruslarla cihada gitmiş bir mücahid…
Bunlar tanışma vesilesi ile elde ettiğim bilgiler.
Soru sormadan önce sandviç yöntemi ile önce özgüveni ve cesareti için tebrik ettim. Ardından Mevlâna’dan bahisle “Sizin ne söylediğinizden ziyade karşıdakinin ne anladığı önemli” olduğuna bir atıf yaptım.
Müslüm usta, “Bu kıyafeti Afganistan’a gittiğimde herkesin saçlarının sakallarının uzun oluşunu İslam âlimlerinin Peygamberimizin sünnetinden çıkardıklarını öğrendim. Biraz kendim de araştırdım gerçekten sünnete dayandığını öğrendim” dedi.
Olumsuz tepkilerle çok defa karşılaştığını söyledi. Birkaç hatırasını anlattı.
Bir gün Ankara Kızılay’da yürürken arkamdan birisi omzuma dokundu geri döndüm baktım, omzuma vuran bir adam. Bana vurmasıyla ayağı mı kaymış ne olmuşsa yerde yatıyor. Yanındaki eşi de kızgın bir şekilde bana, ”Bu kıyafetle burada gezemezsin İran’a git” diye bağırıyor. Orada başka bir adam da kadına çıkıştı “sana ne elin kıyafetinden?” diye tepki verdi. Ortalık karışmadan oradan ayrıldım.
İkincisi: Sivil Toplum Örgütlerinin “Darbelere Hayır Mitingine” katılmıştım. Geçtiğimiz yıllarda Ankara Sıhhıye’de yapılmıştı. Kendimce bir pankart hazırladım. Ben gerçekten de darbelere karşıyım. Orada bizim adamlar beni provakatör diye miting meydanından yaka paça uzaklaştırdılar. Bak şu başıma gelene.
Üçüncüsü: Ankara Kocatepe Camiinde Bediüzzaman Mevlidi yapılıyordu. Ben aynı zamanda tarikat derslerine katılıyordum. Mevlid günü bizim toplantımız saat 16’da. Mevlid öğle vakti. Ben bazen Risale-i Nur derslerine de katılıyorum. Bediüzzaman’a hürmet ve muhabbetim sonsuz. Şeyhimiz de tavsiye etmişti katılmamızı.
Kocatepe camiine vardım etrafımı polis çevirdi. Ortalık karışık. Benim hiçbir şeyden haberim yok. Aczimendiler varmış, polis onları çembere almış. Bana da polis, “Nereye gidiyorsun?” diye sordu. “Mevlide gidiyorum” dedim. “Gidemezsin!” dedi. “Ne demek gidemezsin?” diye polise sert çıktım. Beni der dest edip doğru Ankara Emniyet Müdürlüğü nezaretine götürdüler. Beni de Aczimendilerden zannetmişler. Ne kadar değilim dediysem de inandıramadım. “Mahkemede derdini anlatırsın” dediler.
Gerçekten de ben Aczimendilerle ilgili hiçbir şey bilmiyordum. Altı ay hapiste yattım. Sonra paçayı kurtarabildim.
12 Eylül döneminde de bir çok suçsuz insan arasında sokaktaki simitçi de aylarca hapislerde işkencelere maruz kaldığı malum.
Risale-i Nur hareketinin ilk yıllarında “Ramazana ait” yazılı Ramazan Risalesi nedeniyle çevreden ne kadar ramazan varsa tutuklandığı gibi gariplikler bu ülkede yaşanmış.
Sıvacı samimi Müslüman olduğuna inandığım Müslüm Çalı ustanın bir de tespiti var. Diyor ki, “Ben uzun saçlarla solcu gençlerle daha rahat konuşabiliyor ve iletişim kurabiliyorum” diyor. Ve ekliyor “solcu gençleri bizim Müslümanlardan daha cesur görüyorum” diyor. Bizimkiler diye kimi kastediyor anlamadım ama “Bizimkiler korkak” diyor.
Yenikent eskiden belediyelik belde idi. Şimdi Ankara Büyükşehir kapsamında bir semt. Herkes birbirini tanıyor. Müslüm efendi çoğu zaman sarıklı sakallı geziyormuş. Normal kıyafet giydiği zaman tanıyanlar şaşırıyormuş. Bu kıyafetiyle özdeşleşmiş insanların gözü de alışmış. Farklı olunca şaşırıyorlarmış.
Nevi şahsına münhasır denilebilecek öz güveni ve cesareti yüksek bir adam. 28 Şubatı hazırlayan süreçte dahli olmadığı halde zulme maruz kalmış. Nasibini almış.
Çok çarpıklıklar yaşamış bu memlekette. Bu yazının fazla fikri derinliği yok niye bizi meşgul ettin diyebilirsiniz. Haklısınız. Hafta sonu hafif ve yarı mizah yazılar daha fazla okunurmuş. Okumasanız da olurdu yani.