Tekrar tekrar karşımıza çıkan bir mesele olduğu için yazmaya değer buldum. Hem bu vesileyle kronik bir hastalığımıza da azıcık şifa çalmak mümkün. İnşaallah. Şöyle bir yerden başlayalım: Hatırlanacaktır; AK Partili Nurettin Yaşar ile CHP'li Levent Gök arasında yaşanan bir tartışmada Gök'ün söylediği “Bilmelidir ki o kişi, eğer Mustafa Kemal Atatürk olmasaydı, Cumhuriyet olmasaydı, kendisi acaba doğacak mıydı ya da kimden doğacaktı, nasıl doğacaktı belli değildir..." cümlesi Meclis'in epeyce karışmasına neden olmuştu.
Eh, karışması da anlaşılırdır, zira bu sözlerin evvelemirdeki çağrışımları hiç de yenilir yutulur cinsten şeyler değil. Hatta halk arasında “Taşa söylesen kudurur!” tâbir edilen türden imâlar barındırıyor bu cümleler. Daha önceleri de farklı mecralarda türevlerine rastlamıştım. Özellikle sosyal medyada.
‘Haksızlığın son kalesi’ olarak tarif edebileceğimiz ‘sinizm/alaycılık’ Kemalistlerin ardından konuşmayı pek sevdikleri bir siper. Peki bu siper onlara ne sağlıyor? Öncelikle mantığa/delile muhtaç olmuyorlar. Ne de olsa mantık asgari bir haklılığa, en azından bir dane-i hakikate, ihtiyaç duyar. Delil en küçüğünden de olsa ‘hesap verebilirlik’ ister. Alaycı olduğunuzda bu yüklere hiç girmiyorsunuz. Yaftayı yapıştırıp kaçıyorsunuz.
Halbuki siperlerinden azıcık çıksalar sormayı isterim: “Sizi atalarınızın namusu konusunda bu kadar güvensiz kılan nedir?” Cidden sormak isterim bunu. Hem onların atalarını savunmak için de sormayı isterim. Çünkü bu topraklarda yaşayan birisi olarak dokusunda, hâşâ, böyle bir kem yatkınlık görmemişimdir. Öyle ya. Ülkesini işgal edenler olduğunda "Hoşgeldiniz! Buyrun bunlar da kadınlarımız. Biz de sizi bekliyorduk!" diyecek bir alçaklığın bu topraklarda varolduğunu düşünmek yedi ceddimize yapılmış bir hakarettir.
Daha geniş dairede İslam'ın müslümanlara aşıladığı ahlak u izzete zıttır. Biraz da bu nedenle mezkûr arkadaşların endişelerinin nereden kaynaklandığını anlayabilmiş değilim. Acaba atalarında bu yönde bir zayıflık mı gördüler? Ben katiyyen yakıştırmıyorum. Onların dedelerini/ninelerini de kendi dedem/ninem gibi hamiyetli biliyorum. Namuslu biliyorum. Ahlaklı biliyorum. Fakat ağızlarından çıkana bakınca öyle bir kem tahayyül vehmolunuyor.
Muhakemat'ta Bediüzzaman'ın altını çizdiği birşeydir: "Mübalağa ihtilalcidir." Bir insanı olduğundan daha büyük göstermeye çalışırsanız ihtilalinizin acı sonuçları size dönmeye başlar. Terazinin kefeleri gibi, abartılana yüklediğiniz fonksiyonları başkalarından toplamanız gerekir, bu da eksiltilenlere zulüm sırasına geçer. İşte, yukarıdaki mevzuda da iş, bir kişiyi olduğundan daha harika göstermek için, diğer herkesi zan altında bırakmaya doğru ilerler:
Sanki Mustafa Kemal olmasa tüm Türkiye namusunu gavurlara peşkeş çekmeye hazır bekliyormuş gibi, direnilmeyecek/savaşılmayacakmış gibi, hâşâ, hakikatle hiçbir alakası olmayan bir durum oluşur. Elbette iddia sahipleri kendi ataları adına bu endişelere sahip olabilirler. Atalarıdır. Birşey diyemeyiz. Fakat aynı kişilerin şanlı ceddimiz hakkında da böylesi ithamlarda bulunmasını kabul edemeyiz. Meclis'teki kavganın da sanıyorum bununla bir ilgisi vardı.
Bediüzzaman’ın eskimez sözlerine dokunalım: "Birşeyde hasıl olan mehâsin ve şerefse havas ve rüesâya o şey peşkeş edilir. O şeyden neş'et eden seyyiat ve şer ise, efrad ve hem avâma taksim, tevzi edilir. Aşiret-i galipte hasıl olan şerefse, 'Hasan Ağa aferin!' Hasıl olan şer ise efrada olur nefrin. Beşerde şerr-i hazin!"
Evet. Ortada bir başarı varsa bu kimin malıdır? Tüm milletin malı değil midir? Tüm milletin hamiyetinden doğmamış mıdır? Tüm millet beraberce savaşmamış mıdır? Yoksa Mustafa Kemal süpermen gibi tek başına mı savaşmıştır? Yunan ordusunu gözünden çıkan lazerle mi durdurmuştur? Mermileri üfürüğünden çıkan havayla mı dondurmuştur? Yok. Hayır. O da insanlardan bir insandır. Fakat işte o zalim 'peşkeş düsturu' der ki:
"Hepsini Mustafa Kemal'e ver." Sonra bedeli ne olur bunun? el-Cevap: Bedeli, Mustafa Kemal haricindeki koca bir milletin, 'uçkuruna sahip çıkamayan korkaklardan mürekkep’ görülmesidir. O varolmasa, hiçbir erkek hanımına, hiçbir hanım namusuna, hiçbirimiz vatanına sahip çıkamayacakmış gibi lansesidir.
Fesubhanallah! Gel de bu hale Bediüzzaman gibi 'şerr-i hazin' deme! Allah böyle iftiralar dillendirmekten hepimizi muhafaza eylesin. Âmin.