Aylardır ülke gündemini meşgul eden ve daha da edeceği anlaşılan Ergenekon soruşturmasına nasıl bakarsınız bilemeyiz ama şimdi sıradan bir insan, sade bir vatandaş olarak sakin kafayla, iki ayrı açıdan da bakmaya çalışalım.
Birincisi, “Ergenekon adıyla nam bu soruşturmada ve davada yapılanlar yalan dolandan ibarettir ve bir öç alma duygusuyla davranılmaktadır.” Diyelim ki öyledir.
Büyük bir kısmı ÇÖK olan (Çok Önemli Kişiler) yüzlerce kişi, yalan yanlış suçlamalarla içeri alınmış, kamuoyu nezdinde itibarları zedelenmiştir. Her biri devlete uzun yıllar şerefle hizmet etmiş ve etmekte olan bu ÇÖK, hiç de hak etmediği bir muameleye maruz bırakılmış, evleri, işyerleri aranmış, özel hayatları alt üst edilmiştir. Davet edildiklerinde emniyette ifade vermeye seve seve gelecekleri halde karga tulumba götürülerek büyük bir hukuksuzluk hatta vefasızlık örneği gösterilmiş ve bu durum usul ve esas açısından yargıya olan güveni sarsmıştır.
Bununla da yetinilmemiş, resmi envantere kayıtlı olduğu iddia edilen sayısız el bombası, tabanca, mermi ve değişik çapta silah, ÇÖK’e ait veya bağlantılı bir takım arazilere daha önce gömüldükleri yerlerden ve ne idüğü belli olmayan kemikler, yandaş medya eşliğinde, büyük bir gürültü koparılarak “kamusal alan” sayılabilecek bazı kuyulardan çıkartılmış, böylece toplumda emsalsiz bir endişe meydana getirilmiştir. Daha neler neler…
Arandıkları yerde bulunmayan ve gözaltına alınamayan şahısların neden gelip de adalete teslim olmadıklarını da unuttuk diyelim!
Velev ki yukarıda yazanlar doğrudur.
Velev ki doğrudur…
Bir an düşünün, nasıl bir ülkede yaşıyorsunuz?
Kapınız çaldığında gelenin sütçü ya da kapıcı olduğundan emin değilsiniz!
Gözünüze uyku girmesin, tüyleriniz diken diken olsun!
Böyle bakınca, siyasi hayatı boyunca duracağı yeri, tutacağı tarafı pek kestiremeyen, bu yüzden iktidar yüzü görmeyen ana muhalefet liderinin, soyunduğu Ergenekon avukatlığı sayesinde belki de ilk defa isabet kaydetme ihtimali sizi teselli eder mi?
Ya şimdiye kadar infazın yargılı mı yoksa yargısız mı olduğuna bakmadan doğrudan hüküm veren, usul de esas da dinlemeyen, hakkı hukuku hatırlamayan pek muhterem zevatın, medyadaki bir kısım adı büyük kalemşorun birden bire hafızalarını tazeleyip her bir şeyi hatırlar olmaları…
Bu da mı teselli etmedi?
Yargıya mal olmuş konuyu ve süren bir davayı etkileyecek yorum ve açıklama yapmanın uygun olmadığını hatırlamaları…
Hakkında yargı kararı olmayan herkesin öncelikle masum olduğu ilkesini vurgulamaları…
Soruşturmanın gizliliğini… Yargı bağımsızlığını…
Gerektiğinde ÇÖK dâhil herkese dokunulabildiği görmek de mi sizi rahatlatmadı?
Hala teselli bulamadınız, sakinleşmediyseniz, ikinci bakış açısına geçmeyelim isterseniz!..
Hatırınız için, Ergenekon davasında yazılanlar ve yapılanlar doğrudur, bu bir hukuki süreçtir, bağımsız yargı hukukun gereği neyse onun yapmaktadırlar, demeyelim.
Bu dava, ülkemizin geçmişiyle yüzleşmesi, arınması, temizlenmesidir.
Bu dava, geleceğimizdir.
Darbenin suç olduğunun tescilidir.
Faili meçhullerin aydınlanması için atılan en önemli adımdır.
Bazı gizli ellerin ülkeyi kargaşa ortamına sürükleyecek örgütlenmelerinin deşifre edilmesidir, demeyelim.
Eğer doğruysa, kendi saltanatlarının devamı için her şeyi göze alabilecek bu örgüt ya da örgütlerin içinde maalesef itibarlı kişiler de yer almışlardır. Yukarıda ÇÖK dediğimiz bu itibarlı taife, gerektiğinde her kesimden herkesi feda ederek, her şeyi kullanarak, devleti zaaf içinde göstermiş, sonra da kurtarıcı postuna bürünmüş bir halde piyasaya çıkmıştır, biz bu filmi daha önce çok gördük, demeyelim.
Aynı silahların rakipmiş, düşmanmış gibi gözüken farklı örgütlerce nasıl kullanıldığını ise hiç sormayalım.
Peki, bu davada yazılanlar, söylenenler doğruysa, yarısı bile doğruysa, velev ki doğruysa…
İşte asıl o zaman, gözünüze uyku girmesin, aklınız almasın!.. Tüyleriniz mi, onlar ister diken diken olsun, ister dökülsün…
Hepimize geçmiş olsun!