“Ben” ya da “bence” diye başlayan cümlelerin arkasından gelen fikirler hep sıkıntılıdır. “Bence” yerine “bizce” düşünmekte yarar var.
“Bence” diye başlayan harika görüşe uymaktansa “bizce” diye başlayan sıradan düşünceye uymak daha sağlıklı sonuca götürür insanı.
Şahıs zeki hatta dahi olabilir ama zaman cemaat zamanıdır. Kolektif düşünmek, ortak akla müracaat etmek en geçerli yoldur. Çünkü şahsın fikri her halükarda tarafgir özellikler taşır ve mutlaka bir yere yaslanır.
Kişileri tiranlaştıran, onların doğru ya da yanlışlarından çok etrafındaki insanların duyarsızlığı-tepkisizliği ya da yetersizliği olur.
İnsanoğlunun yeri geldiğinde ne kadar acımasız olduğunu, elindeki doğruları karşısındakilere karşı nasıl zalimane kullandığını tarih hep kaydetmiştir.
Haklı olmak yetmez haklı kalmak önemlidir. Zülüm etmemek, itiraz ettiği yanlışa düşmemek önemlidir. Haklı başlayıp haksızca süren nice dava sahiplerini tarih kaydeder.
Hep haklı çıkmak ya da öyle zannetmek de sağlıklı bir ruh hali değildir. Çünkü, bu durum insanları “kendini beğenme”, “hatasız addetme” hastası yapar. Çünkü hayatta hiç hata yapmamak mümkün değildir.
Birilerini suçlarken, şeytanımızın, nefsimizin, zaaflarımızın payını görmezden gelebilir miyiz?
Bazen doğruları aşırı bir vurguyla ifade etmek kardeşler arasında muhabbet ve tesanüdü yıkmaya yönelik olabilir. O zaman doğruyu doğru zamanda ifade etmek üzere bir süre dinlendirme yoluna gidilmelidir.
Çünkü o doğrudan daha önemli bir şey var: Manevi havanın bozulmaması, kardeşliğin yara almaması…
İşte adına ne dersek diyelim, cemaat, şahs-i maneviye ya da hükmi şahsiyet bu nedenle şahıslardan yücedir.
***
Önceki yazımın ardından bugünkü yazımı okuyanlar, “yazar herhalde bunadı, ne dediğini bilmiyor” diye düşünebilir.
Sevgili okuyucularım yazar ne dediğinin farkında. Hem yaşı da daha genç…
“Kendinize bir çay ısmarlayın bugün” başlıklı yazıda kişinin kendini ifade etme, kendi farklılığını yaşama ve koruma hakkı olduğunu ifade ediyordum, “kendiniz olmaktan vazgeçmeyin” diyordum.
Bugün ise ortak akla uymak ve güvenmekten söz ediyorum. Peki bu çelişki midir?
Elcevap: Hayır.
Çünkü, kendince düşünmeyen sorgulamayan bireylerin oluşturduğu kitlelerin ortak akıl oluşturma becerileri tam işlemez.
Bireylerin ortak aklı çalıştırabilmeleri için en önce kendi akıllarını kullanmaları gerekir. Sonra danışma mekanizmalarında yapılacak beyin fırtınalarının ardından çıkacak görüş, sağlıklı-doğru ve uyulması gereken bir ortak görüş olarak ortaya çıkar. O zaman bu karara her halükarda uyulması gerekir.
Bu modelin en gelişmiş örneği Bediüzzaman ve onun talebeleri arasında mevcuttur. Meşveret sistemi bu anlamda hayati öneme sahiptir.
Bu model; Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un, “cemaatler bireyselliği öldürüyor” düşüncesini temelden çürütüyor.
Elbette zaman zaman sıkıntılar yaşanacaktır. Sistemin işlerliğini birilerine tevdi etmek, yada birkaç akil adama bırakmak gibi...
İnsanoğlunun tembellik gibi havalecilik gibi işgüzarlık gibi zaafları ile birilerinin boşluğu doldurma kitleler adına düşünme ve karar verme teşebbüsleri olduğu sürece darboğaz yaşanacaktır.
Burada “suçlu” halkayı oluşturanların tümüdür. Halkaya dahil olanların sistemi koruma ve yaşatma görevleri vardır. Doğacak aksaklıkların vebalini kimse diğerinin üstüne atma hakkına sahip değildir.
Sözüm meclisten içeri...