Araplarla Türkler arasında kıyamete kadar sürecek bir düşmanlık olsun diye 200 senedir etmediklerini bırakmayan Batılıların muazzam nifak tezgâhını şu son birkaç senede paramparça ettik.
Başbakan Erdoğan'ın Mısır, Tunus ve Libya'da "Allah'ın azizi, İslam dünyasını birleştir" gibi sloganlarla karşılanması, yeri-göğü sarsan bir coşkuyla selamlanması, sevgi selinde adeta boğulması, karanlık bir çağın kapanıp aydınlık bir çağın başladığını bir kere daha ve en ufak bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde göstermiştir.
Arap âleminde yaşanan devrimlerin bütün sorunları bir anda çözdüğünü, Mistır Sayks ve Mösyö Piko'ların çizdiği sınırların bir kalemde silinebileceğini, Türkiye'nin bugünden yarına yeni bir dünya kurabilecek kadar güçlendiğini iddia edecek değiliz; Mısır yönetimini İsrail karşısında ürkek bir siyaset izlemeye sevk eden mevzuları, Tunus-Paris hattındaki can sıkıcı hareketliliği, Libya Ulusal Geçiş Konseyi'nin Mösyö Sayks ve Mister Piko'ya duyduğu minneti, Türkiye'nin NATO'ya İran aleyhinde taviz vermek mecburiyetinde kalışını (veya hükümetin böyle bir mecburiyet hissedişini) vs, vs, vs, bilmiyor değiliz; işimiz elbette kolay değil; ama Batı karşısındaki aşağılık kompleksimizden kurtulup bu işi –hürriyet ve adalet yoluna girmiş bir İslam dünyasında safları sıklaştırarak mevcut dünya düzeninin aşağılık çarkını yıkma işini- bizim işimiz olarak gördüğümüz andan itibaren bu iş mümkün hale gelmiştir.
Bir şey olmak için kendinizi önce o şey olarak tasavvur edebilmeniz lazım; Allah'a şükürler olsun ki artık doğru dürüst bir Türkiye, doğru dürüst bir Arap dünyası, doğru dürüst bir İslam dünyası tasavvurumuz var.
Bugün tasavvur ederiz, yarın oluruz inşaallah.
Olabileceğimizi Mistır Sayks ve Mösyö Piko da görüyor.
Görüyor ve dehşete kapılıyorlar.
Dehşet içinde Mısır'daki sivil toplum kuruluşlarına anti-Türkiye fonlarından para yağdırıyorlar, Tunus'ta demokrasinin Batı yalakası Zeynelabidin Bin Ali diktatörlüğünü aratmaması için var güçlerini ortaya koyuyorlar, Trablus'taki Şehitler Meydanı'nda Erdoğan'dan önce boy göstermeye hayati önem atfediyorlar...
Boy göstermek deyince; bununla asla yetinmemeliyiz.
Libya'ya para yardımı, Tunus'a yatırım, Mısır'la Akdeniz'de işbirliği, yüksek düzeyli stratejik anlaşmalar vs, vs, vs, son derecede önemli, ama böyle şeylerle de yetinmemeliyiz.
Devrim yapan ve halen devrim sürecinde bulunan Arap kardeşlerimizin devrimlerini teminat altına almaya dönük sosyal, siyasi, entelektüel yatırımlarımız da olmalı; hem de George Soroş'ların pabucunu dama atacak kadar çok olmalı.
Bir de, Müslüman mahallesinde salyangoz satmaktan, "Bunlar BOP çerçevesinde hareket ediyor" diyenlerin ekmeğine yağ sürerek Arap sokağında Türkiye'nin niyeti hakkında soru işaretleri doğurmaktan kaçınmamız lazım.
Başbakan'ın Mısır televizyonunda başlattığı laiklik tartışması maalesef böyle bir şey.
Bu konuyu ayrıca konuşalım.
Yeni Şafak