Zonguldak’tan Önder Bostancı: “Recm hususu Kur’ân’da yok iken, Peygamber Efendimiz’in (asm) uygulamasında var. Bunun hikmeti nedir?”
Recm cezası Kur’ân’a girmemiş; ancak Peygamber Efendimiz’in (asm) uygulamalarına girmiştir. Anlaşılıyor ki, Allah iffet meselesine çok önem veriyor; ancak iffetin çiğnenmesine müeyyide getiren bir cezayı bazı hikmetler gereği kitabına almıyor. Bu tamamen İlâhî bir tasarruftur. Bunda beşerî bir tasarruf söz konusu değildir.
Bütün hukukî dâvâların aksine, zina ile ilgili olarak Allah dört şahit getirilmesini şart koşmuştur.1 (Bu gün bile çağdaş mahkemeler zina isnadında iki şahidi yeterli görüyor) İlgili âyetler aynen şöyledir: “Kadınlarınızdan fuhuş (zina) yapanlara karşı içinizden dört şahit getirin.”2 Diğer bir âyet: “Namuslu kadınları zina ile suçlayıp da sonra (bu suçlamalarını ispat için) dört şahit getirmeyenlere seksen değnek vurun ve artık onların şahitliğini asla kabul etmeyin. Onlar fasık kimselerdir.”3
Bu âyetler inince Sa’d bin Ubâde (ra) Peygamber Efendimize (asm) gelerek:
“Yâ Resûlallah! Şayet birisini karım ile birlikte bulursam artık dört şahit getirinceye kadar ben o adama dokunmayacak mıyım?” diye sordu.
Resul-i Ekrem Efendimiz (asm):
“Evet, dokunmayacaksın!” buyurdu.
Sa’d şaşkın şaşkın çığlık attı: “Hayır! Asla! Seni Hak ile gönderen Allah’a yemin ederim ki, ben dört şahit arayana kadar o adamı kılıçla doğrarım!” dedi.
Peygamber Efendimiz de (asm) Sa’d’ın kıskançlığına işaret buyurarak, yanındakilere:
“Adamın kıskançlığına bakın! Ama unutmayın ki, ben ondan daha kıskancım. Allah ise benden daha kıskançtır. Ama hüküm böyledir!” buyurdu.4
Zina konusunda Allah böylesine Gayyur (kıskanç) olmasına rağmen, konunun iftiraya ve dedikoduya çekilebilir boş bir karnı olduğundandır ki, zina olayının sübutu ile ilgili olarak dört şahit getirilmesini teşrî kılıyor. Aslında hukuk tarihinde dört şahit istenen bir dâvâya pek rastlanmaz. En ağır dâvâlarda bile iki şahit yeterli görülür.
Kur’ân’ın, zina gibi zaten tabiatında gizlilik bulunan bir suçla ilgili olarak dört şahit getirilmesini şart koşması, bununla beraber suç sübut bulursa, yani iftirasız ve yalansız dört şahit getirilirse, Kur’ân’a girmese de yine vahiyle recm gibi bir cezâî müeyyide getirilmesi, hem Allah’ın gayretine, hem adaletine, hem Settaru’l-Uyub oluşuna, hem de tövbeleri kabul edişine uygun bir tecellidir.
Allah fuhşiyâtı, gizli ve açık kötülükleri haram kılmıştır. Fakat iftirayı da, namuslu kadına fuhuş isnat etmeyi de haram kılmıştır. Kur’ân öyle bir hassas denge kurmuştur ki, ne insanlar kötülüklere ve fuhşiyâta sürüklensin, ne de insanlar birbirine iftira ve çamur atsın.
Takdir edilir ki zina, fuhşun ve kötülüklerin en çirkinidir. Bununla beraber; sair hukukî işlemlerde iki şahidi yeterli gören Kur’ân, zinanın tesbiti için şahit sayısını arttırmış, dört şahit istemiştir. Kur’ân’ın zina için dört şahit talebi, fiilin tesbitini zorlaştırmak sûretiyle, tarafları pişman olmaya, tevbe ve istiğfar etmeye ve kendi kendilerini ıslâh etmeye imkân vermek hikmetine bakar.
Kur’ân doğru anlaşılırsa, insanların günahlardan arınması için her yolun gösterilmiş ve her imkânın tanınmış olduğu görülecektir.
Zinâ büyük günahlardandır. Fakat bu günahtan kurtulmanın yolu elbette vardır. Makbul şekilde tövbe eden her kul gerek dünyada, gerekse âhirette günahların baskısından, şiddetinden, cezasından, kirinden ve lekesinden Allah’ın rahmetiyle ve mağfiretiyle kurtulur.
Peygamber Efendimiz (asm) buyurdu ki:
“Günah işleyen kul, günahı sebebiyle Cennete şöyle girer: İşlediği günah devamlı hatırındadır, vicdan azabı çeker durur. Bu günahtan dolayı Allah’tan utanır ve o günahtan tövbe edip kaçınır. Böylece Cennete girer.” 5
Dipnotlar:
1- Nisâ Sûresi, 4/15; Nûr Sûresi, 24/4., 2- Nisa Sûresi: 15., 3- Nur Sûresi: 4., 4- Müslim, Li’ân, 16., 5- Câmiü’s-Sağir, 2/554.
Yeni Asya