Zeynep Kaçmaz'ın haberi:
Küçükken ceza olarak odasına gönderilen çocuğun, ileriki yaşlarda her sıkıntıda kendisini odasına kapatma duygusu içine girebileceği belirtiliyor. Uzman Psikolog Aylin Sezer, çocukların kendine ait dünyasını kurma adına kapandığı odasına ailelerin müdahalesi anında krizler yaşandığını kaydediyor. Sezer'e göre çocuklar, bu alanı sorumluluk çerçevesinde kullanmalı.
Gençlik, hayatın duygulara endeksli olduğu, acıların da sevinçlerin de uç noktalarda yaşandığı bir çağ. Öyle ki kimse o dönemleri yıllar önce geride bırakmış birçok yetişkin gençleri anlamaz, kalbine ulaşamaz. Hayatın başındaki genç birey, yaşadığı sıkıntıları, üzüntüleri hayatın en büyük dertleri arasında gördüğü için kimsenin başına onunki gibi bir üzüntü gelmediğini, dünyanın en yalnız, en mutsuz insanının kendisi olduğunu düşünür çoğu zaman. Bu duygular içindeki gencin sığınacağı tek liman ise odasıdır. Dışarının tüm kalabalığına rağmen odası genci bağrına basar, orada çok mutlu ve bir o kadar da özgürdür. Bu dokunulmaz sahaya kolay kolay ne kimseyi almak ister ne de oradan çıkmak? Anne-baba ise bu durumdan şikâyetçidir. 'Bizimle hiç vakit geçirmiyor, sürekli odasında, ne yapıyor orada?' serzenişleri içindedir. Oysaki çocuk yaşlarda sürekli odasına yönlendirilmiş, gönderilmiş genç, ileriki yaşlarda otomatik refleks olarak kendisini kolayca dört duvar arasına kapatabiliyor. Anadolu Sağlık Merkezi'nden Uzman Psikolog Aylin Sezer'e göre anne-babanın 'Hadi bakalım odana!', 'Git odanda oyna!' gibi söz ve uygulamalar çocuğu ileriki yaşlarda yalnız kalmaya teşvik ediyor.
Günümüzde aile bireyleri odalarında yaşar hale geldi, aynı ev içinde herkes kendine ayrı bir dünya kurdu. Özellikle de gençlerin önemli bir bölümü yemek yemeden yaşamak mümkün olsa sofraya dahi oturmayacak, sadece odasında vakit geçirecek. Peki, odalarında ne var da bu gençler oradan çıkmak istemiyor? Uzman Psikolog Aylin Sezer, odasından hiçbir şekilde dışarı çıkmayan, diğer aile bireyleri ile iletişim kurmayan bir gencin durumunun normal ve sağlıklı bir durum olmadığını belirtiyor. Genç için odanın 'egemenlik kurulan alan'ı ifade ettiğini söyleyen Sezer, şöyle konuşuyor: "Bir genç odaya uyumak, ders çalışmak ve kendine ait özel şeyleri yapmak için gider. Bunların dışında kalan zamanını da odasında geçiriyorsa, ebeveynler genci değil kendilerini sorgulamalı. Gerekli sevginin verilememesi ayrıca küçük yaşlarda odaya teşvik edilmesi, genci odaya hapsediyor. 'Odanda oyna, kavga etmeyin, herkes odasına' diyerek onları odaya göndermek, odaya bağımlı hale getiriyor. Ortak alanlardan uzaklaştırılmış, engellenmiş oluyorlar. Sadece odada vakit geçirmeye alışıyor, diğer alanları kullanmıyor."
Sezer' e göre hoş bir sohbet ortamı olan, görüşlere önem verilen, fikirler ile alay edilmeyen ve aile bireylerinin kendilerini sergilemeleri için fırsatlar sunulan bir ailede çocuk veya genç, kendisini odaya hapsetmiyor. Ailede paylaşım olmadığı sürece genç, özel alanından çıkmak istemiyor.
Zaman