Bu konuda birkaç noktaya dikkat çekmekte fayda vardır.
a. Sorudaki prensip doğrudur, nebevi bir tespittir. Hadis-i şerifte şöyle beyan edilmiştir:
“Bir müçtehit, içtihat eder ve içtihadında isabet ederse iki sevap; hata ederse bir sevap kazanır.” (Buhari, İ’tisam, 21; Müslim, Akdıye, 15)
b. Bir hâkim, hâkim olmanın bütün şartlarını haiz bir ehliyete sahip ise, içtihat ettiği konuda gereken araştırmayı yaptı ise, bir hükmün ortaya konması için gereken bütün delilleri topladı ise, söz konusu konuyla ilgili bir nassa (ayet-hadise) rastlayamadı ise, Fıkıh usulünde “Tahricu’l-Menat” ve “Tenkihu’l-Menat” denilen analitik bir metotla bir senteze vardı ise ve bütün bu çalışmalarını -hatır, iltimas, menfaat, korku gibi- herhangi bir garaza bina etmeyip sırf Allah’ın meri olan adaletin tecellisi için ortaya koyup gereken çabayı sarf ettiyse, artık verdiği hükümde isabet etmesi durumunda, (biri gösterdiği gayret, biri de ortaya koyduğu hak-hukukun, adalet ve hakikatin karşılığı olmak üzere) iki sevap kazanır. Şayet verdiği karar isabetli olmadıysa, yine de hak ve hakikatin, adaletin tecellisi uğruna sarf ettiği gayret ve çalışmanın karşılığı olarak bir sevap kazanır.
- Bu konuda belirttiğimiz kriterlerin önemini şu hadis-i şerifi okuduktan sonra daha iyi kavrayacağımızı düşünüyoruz:
“Kadılar / hâkimler üç sınıftır. Biri kurtulur/cennete; ikisi cehenneme girer. (Allah rızasın için adaletin ortaya çıkması için değil de başka garaz ve gayeler için) Heva ve hevesine uyarak karar veren kadı / hâkim cehennemliktir. Konuyu bilmediği halde, hakkında hüküm everen (dolayısıyla cehaletinin kurbanı olan) kadı/hâkim de cehennemliktir. Hak ve hakikate uygun hüküm veren kadı/hâkim ise cennetliktir.” Taberanînin (el-Kebir, 13/131), Abdullah b. Ömer’den rivayet ettiği bu hadis sahihtir. (bk. Heysemi, Zevaid, h. no. 6989)
c. İman esasları ve İslam esasları ve ümmetin kabul ettiği helal-haram gibi “zaruriyat-ı diniye” denilen dinin temel konularında içtihat yapılamaz. Mesela: birisi kalkıp da “bana göre Allah her şeyi bilmez” dese veya “bana göre namaz üç vakittir” dese veya “bana göre faiz, içki haram değildir” dese bu kimse dinden çıkar. Çünkü bu konularda Kitap ve sünnetin açık beyanları vardır.
İslam alimleri nin bir kural olarak kabul ettiği “Nassın bulunduğu yerde içtihada mesağ yoktur, yani Kitap ve Sünnetin açıkça beyan ettiği konularda içtihada yer yoktur” ilmî prensip bu gerçeğin altını çizmektedir.
d. İmam Buhari bu konuda şöyle bir başlık kullanmıştır: “Bir yetkili veya bir hâkim bilgisizliğinden ötürü Hz. Peygamber (asm)'in hilafına bir hüküm verirse, bu hükmü merduttur / reddedilir, kabul edilemez.” Buhari bu başlığının doğruluğunu göstermek için de hadis-i şerifte belirtilen Hz. Peygamber (asm)'in “Kim bizim ortaya koyduğumuz hakikatlerin dışında bir iş yaparsa, onun o işi reddedilir.” manasındaki ifadesine yer vermiştir. (bk. İ’tisam, 20)
- Bu hadiste de bilinmesi gereken ve “zaruriyat-ı diniye” denilen, Kitap ve Sünnette açıkça belirtilen ve her müslüman tarafından bilinmesi gereken hususlarda içtihadın yapılamayacağı ve dindeki mevcut bu açık gerçeklere aykırı bir görüş ortaya konulamayacağı ifade edilmiştir.
Selam ve dua ile...
Sorularla İslamiyet