Risale-i Nur’un meşhur bölümlerinden biri olan Haşir Risalesi, başına taç ve serlevha kıldığı bir ayetin, “Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine. Yeryüzünü, ölümünün ardından nasıl diriltiyor? Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltecektir.” ayet-i kerimesinin(1) hemen ardından, hayli önemli bir uyarıyla başlar satırlarına..
Ki bu söz konusu uyarı, eserdeki içeriğin anlatımı sırasında okuyucunun konuyu anlamasına yardımcı olacak önemli bir ‘anahtarın’, diğer bir ifadeyle; benzetmeler, temsiller ve hikâyeciklerden yararlanılmış bir üslubun tercih edileceğini (ve bunun nedenini) konu edinen şu ihtardır:
“İhtar: Şu risalelerde teşbih ve temsilleri, hikâyeler suretinde yazdığımın sebebi; hem teshil, hem hakaik-i İslâmiye ne kadar makul, mütenasib, muhkem, mütesanid olduğunu göstermektir. Hikâyelerin manaları, sonlarındaki hakikatlerdir. Kinaiyat kabîlinden yalnız onlara delalet ederler. Demek, hayalî hikâyeler değil, doğru hakikatlerdir.”(2)
Eserin daha ilk satırlarında ve bir nevi ‘giriş kapısında’ yer verilerek önemi arttırılan işte bu hatırlatma, sözü edilen teşbih, temsil ve hikayelerin doğru anlaşılabilmeleri noktasında “anahtarın anahtarı” kıymetinde bir öneme sahip durumdadır tabiri yerindeyse. Zira öncelik verilerek izahına çaba gösterilen mevzu, diğer imanî şartlarla direkt alakalı (3) olmak gibi bir önemin de sahibi olan bir iman şubesine, kısacası “ahiret inancına” dair yapılacak izahlarda okuyucunun düşebileceği şu “mühim hatanın” ikazına dairdir: Muhterem Müellif, kullanacağı hikaye ve temsillerin alelade hikaye ve temsiller olarak görülmeleri tehlikesine karşı, bunları öncelikle “hayalî hikayeler değil, doğru hakikatler” suretinde değerlendirmelerini istemektedir muhataplarından!.
Çünkü “anlamayı kolaylaştırmak” (teshil) niyetiyle yer verilen teşbih, temsil ve hikâyeleri, bilakis, “anlamayı bizzat zorlaştıracakları” bir kalıpta okumak, şüphesiz ki Haşir Risalesini anlayabilme yolunda okuyucusunu çok önemli bir destekten de mahrum bırakacaktır.
Bununla birlikte, söz konusu uyarının günümüzde hayal yeteneği bir anlamda “hayalî-fantastik hikayeler, filmler ve oyunlarla” şekillenmiş popüler okuyucu profili açısından önemi ise, tartışma götürmez bir gerçekliktir.
İşte biraz da bu gerçeğin yol göstericiliğiyle denilebilir ki belki; Haşir Risalesi’nin başa aldığı bu “ihtarı” biz de en başta o serlevha kıldığı ayet-i kerimedeki şu İlahî sualin zihnimizde canlandırabileceği sahneler hakkında ‘işleme koymakla’ başlamalıyızdır “Haşir” okumalarımıza:
“Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine. Yeryüzünü, ölümünün ardından nasıl diriltiyor?”
Diğer bir ifadeyle, bu ihtara göre “yeryüzünün ölümünden sonra dirilişi” gibi ibretli ve hikmetli bir örneği popüler kültürün “hayalî hikaye ve tasvirleriyle” değil de, öncelikle çerçevesi Kur’ân ve Sünnetle çizilen ve Haşir Risalesi gibi tefsirlerle tasvir edilen “doğru hakikatler” kılavuzluğunda anlamaya çalışmamız gerekmektedir..
Zira, ölülerin ahiretteki dirilişi ‘hayalî hikayelerle’ değil, “yeryüzünün baharda dirilişi” gibi açık ve hakikatli örneklerle göz pencerelerimize sunulmuştur bile.
O halde, niyet ettik akidevî meselelere dair temsilleri düşünürken zihnimizi, -özellikle de çocuklarımızın zihinlerini- hemen her vasıtayla gözlerimize musallat kılınan hayalî, fantastik, ‘süper kahraman’ vb. hikayelerin telkinatıyla düşünmekten korumaya...
________________________
- Rum Sûresi, 30/50.
- Sözler, Envâr Neşr., İst.1996, s.48; Burada, “Yağmur rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen O Allah'tır. Nihayet bu rüzgârlar buhar ile yüklü, ağır ağır bulutları yüklendiği zaman, bakarsın ki; biz onları ölmüş (kurumuş) memleketlere sevk etmişizdir. Böylece o bulutla o yere su indiririz de, o su ile her çeşit meyveleri çıkarırız. İşte bu ölü araziden bitkileri (nebatatı) çıkardığımız gibi, ölüleri de böyle çıkaracağız (dirilteceğiz). Gerektir ki, düşünür ve ibret alırsınız" (A'râf S., 7/57) gibi ayet-i kerîmelerde de görülebileceği üzere aslında Kur’ânî bir metodu ifade eden söz konusu “teşbihli ve temsilli” üslupla ilgili zikredilen bu ihtarın, Risale-i Nur’da geçen ve “hikayeler suretinde yazılmış” diğer tüm “teşbih ve temsiller” için de geçerli olduğunu söylemek mümkündür. Anlatılmak istenen soyut ve derin meselelerin kavrayışını somut ve mantıkî örneklemelerle kolaylaştırmak için verilen ve Müellifinin ifadesiyle “burhan-ı kat'î-yi mantıkîden daha kuvvetli” olduğu belirtilen “bütün Sözlerdeki kıyâsât-ı temsiliyeler” hakkında ayrıntılı bir izah için bkz.: Sözler, a.g.e., s.609.
- “Kur'an-ı Mu'ciz-ül Beyan'ın hemen hemen üçten birisini haşir ve âhiret teşkil ediyor ve onu bütün hakaikına temel taşı ve üss-ül esas yapıyor ve herşeyi onun üstüne bina ediyor.”, bkz: Asa-yı Musa, Envâr Neşr. İst.1997, s.224.