Bir iman ve aksiyon adamı: Said Özdemir ağabey

Muhammed Numan ÖZEL

Her insanın üç veçhesi vardır. Kulluk, şahsiyeti, makam… Bu sebeple bir insanın tahlili yapılırken bu üç makamdan birisine bakılarak tahlil yapılır. Tabi ki sadece bir veçhesinden bakılarak yapılan tahliller ve yapılan sarf-ı kelamlar tam bir tahlil olmayacaktır. Nasıl ki evvel, ahir, zahir, batın olarak her hadisenin ve şeyin vecihleri olması da tahlillerde farklılıklara sebep olmaktadır.

Said Özdemir Ağabeyimize de bu vecihlerden bakmamız gerekmektedir.

Bir baba olarak;

Gayet müşfik bir baba olarak karşımıza çıkmaktadır. Ailesinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını aksatmadan emek sarf eden bir misyon ve vizyon sahibidir.

Maddi ihtiyaçların bir şekilde hallolacağını bildiği için maneviyat aleminden mahrum kalınırsa maddi ve manevi helakete sebep olacağının şuurunda olduğu için ailesinin maneviyat nabzını tutmuş ve ihmal etmemek için azami bir gayret etmiştir. Hapiste, sürgünde, hizmette koştururken...

Neseben;

Rasulü Ekrem (asv) efendimize kadar gitmektedir. Bu silsile içinde Halid Bin Velid (ra) de bulunmaktadır. Lakin maddi nesebinden ziyade kendisi sünnet-i seniyyeye ittiba ederek maneviyatı nazarlara vermektedir.

“Kat'iyyen bil ki, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'ın iki âli var:

Biri; nesebî âl.

Biri de; şahs-ı manevî ve nuranîsinin risalet noktasında âli var.”[1]

Keşke neseben seyyid olsaydım diye düşünenlere serlevha olarak bu Hadis-i Şerife istinad eden beyanı da bir beşaret olarak hatırlatmak isterim. [2]

İman ve aksiyon olarak;

Üstad Bediüzzaman Hazretleriyle kaderi kesişmesiyle Tillolu Said ağabey tam manasıyla iman ve aksiyon hayatında Risale-i Nur bir kuvvet olarak girmiştir. Üstadımız hayattayken yeni yazı olarak 1953’ten itibaren, Atıf Ural, Mustafa Cahit Türkmenoğlu gibi Nurun Kahramanlarıyla beraber hizmet aktinde bulunmuş ve sadece bulunduğu muhitte eline kitap alıp köşesine çekilip “nefsi nefsi” demeyip, şahsi kemalat peşinde olmayıp daima Rasulü Ekrem (asv)’ın nurani meslek ve meşrebini ihtiyar ederek, neşriyat sahasını boş bırakmamıştır.

Hizmet akdinde bulunduğu kimselere de hizmette koşmak ve koşturmak için numune olmuş ve iman varsa aksiyon da vardır şiarıyla herkesi hizmete katmak ve hizmet içinde bulunması için say u gayret etmiştir. Refakat ettiğim bazı seyahatlerde bunu yakinen müşahede ettim. Bazen de beşaretler vererek bunu yapardı.

Üstadımızdan nakille,

“Kardeşlerim Türkiye Alem-i İslam’ın kapısı, kilididir. Bu kapı açılacak alem-i islam açılacak”

“Risale-i Nur Anadoluda tutmazsa kıyameti bekleyin. (Elhamdülillah tuttu şeklinde ilave ederdi.)

Bir yere meşru ne gayeyle gidilirse gidilsin muhakkak suretle hizmete niyet edilmesiyle bu güzel niyet sayesinde ibadete inkılab edeceğini dimağlara mıhlamıştır.

“Herhangi bir yere giderken, dünya işi için bile olsa muhakkak hizmeti niyet ediniz, hizmetle alâkalı bir iş yapınız. Tâ ki başınıza gelen her hadise hizmet hesabına geçsin…”[3]

1953’te başlayan Risale-i Nur Külliyatının neşri İhlas Nur Neşriyat ismiyle olmuştur. Bu neşriyat günümüzde halen kitap baskıları yapmaktadır. Hususen yabancı dil neşriyatında ön safta gelmektedir.

İnternetin içtimai/sosyal hayata girmesiyle Risale-i Nur hizmetinin bu alanda da olması gerekliliğini fark edip bu sahaya da müteveccih olarak günümüzde ki www.nur.gen.tr sitesini kurmuştur. Ve artık internette Risale-i Nur sancağı dalgalanmaya başlamıştır.

Teknolojik her şeyi müspet manada kullanmayı kendisine şiar edinmiş olup, gazete, dergi, radyo, internet, tv vb. şeyleri bu manada nura hizmette kullanmıştır.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin meslek ve meşrebini muhafaza ve müdafaa ve nesl-i atiye intikal etmesi için var gücüyle cehdetmiş bir mücahittir. Yurt içinde yurt dışında bir çok programa da iştirak etmiştir.

Muhtelif lisanlara Risale-i Nurun tercümesi için adeta çırpınmıştır. Hani iceberg/buz dağının bir özelliğidir su üzerinde belki çok küçük bir kısmı ancak görünür, suyun altında devasa bir kütlesi bulunur. İşte hizmet ve maneviyat sahasındaki iceberglerden birisi de Said Özdemir ağabeydir. Nerede kimlerin imanına, hidayetine vesile olduğu ancak levh-i mahfuzda mukayyeddir.

Rabbim ahirete irtihal eden başta bu yazıya vesile olan Said Özdemir ağabeyimiz gibi, iman ve İslam davasında kahraman birer nefer, maneviyat aleminde birer iceberg, rabbimizin rızasını hedef yapmış nice yeni Said Özdemir’ler ve emsali mümeyyiz şahsiyetler iman ve İslam davasında kaim, daim, saim ve cahid eylesin.

Ahirete irtihal eden aziz ağabeylerimizin ruhu için El Fatiha.

[1] Sözler Neşriyat / Latif Nükteler - 77

[2] Hz. Enes’den nakledilen bir rivayete göre, Hz. Peygamber’e (asm), “Al-i Muhammed kimlerdir?” diye soruldu, o da:

“Her takva sahibi olan kimsedir.” buyurdu ve ilave olarak da “Allah’ın velileri ancak takva sahibi olan kimselerdir.” (Enfal, 8/34) ayetini okudu. (Taberanî, el-Evsat, 3/338/ h. no: 3332)

[3] Bkz Ağabeyler Anlatıyor, Said Özdemir

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.