Bismillahirrahmanirrahim
İ’lem eyyühe’l-aziz!
Bir katre su, bir deniz suyu ile müttehiddir. Çünkü ikisi de sudur. Nehir suyu ile de müttehiddir. Çünkü, ikisinin de menşeleri semâdır.
Ve keza, bir küçük balık, balina balığı ile müttehiddir. Çünkü ünvanları birdir.
Kezâlik, esmâ-i İlâhiyeden bir hüceyreye veya bir mikroba tecellî eden bir isim, kâinatı ihata eden isim ile müttehiddir. Çünkü müsemmâları birdir.
Meselâ: Bütün kâinata taalluk ve tecellî eden Alîm ismiyle bir zerreye taallûk eden Hâlık ismi, müsemmâda müttehiddirler. Hurma ağacına taallûk eden Musavvir ismiyle de, semeresine taallûk ve tecellî eden Münşi ismi, müsemmâda müttehiddirler.
Zaten en büyük şeye tecellî eden isim ile en küçük birşeye de tecellî etmemesi muhaldir. (Mesnevi-i Nuriye, Zerre)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
acz : güçsüzlük, zayıflık
âlem : dünya, kâinat
Alîm : küçük büyük, görünen görünmeyen, gelmiş ve gelecek herşeyi hakkıyla bilen ve ilmi herşeyi kuşatan Allah
arz : Dünya
berzâhî : kabre ait, kabir âlemiyle ilgili
Cenab-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
ecrâm : gezegenler, yıldızlar, gök cisimleri
esmâ-i İlâhiye : Cenab-ı Allah’ın isimleri
eşya-yı harika : olağanüstü şeyler
evâmir-i tekviniye : Cenab-ı Hakkın yaratılışa dair kâinatta yerleştirdiği emir ve kanunları
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hayy : diri, canlı
hikmet : amaç, gaye, hedef, sır
i’lem eyyühe’l-aziz : “Bil ey aziz, saygıdeğer kardeşim!” mânâsında muhatabı uyarmak ve dikkatini çekmek için kullanılan bir söz
icad : var etme, yaratma
ihata etme : kuşatma, kapsama
ille-i gaiye : asıl gaye; temel, esas sebep
imkân : ihtimal, olasılık
imtisalen : emre uyarak, boyun eğerek
irade edilen : dilenen, istenilen
ittihaz etmek : edinmek, kabul etmek
kabza : el, avuç
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kamer : Ay
katre : damla
keza : bunun gibi
kezâlik : bunun gibi
kudret : güç ve iktidar
kün emri : “kün = كُنْ”, yani “Ol” emri
matlup : istek
melekûtî : birşeyin aslına, iç yüzüne âit
menşe : kaynak
misalî : görüntüler, suretlerle ilgili; varlıkların yansıdığı görüntülerden ibaret olan misal âlemine ait
mu’cize : bir benzerini yapmaktan başkalarının aciz kaldıkları olağanüstü şey
musahhar : boyun eğen, emre uyan
Musavvir : herşeyi istediği surette ve mükemmel bir şekilde yapan Allah
mutî : emre uyan, itaatkâr
mümessil : temsilci
münkad : boyun eğen, bağlılık gösteren
Münşi : varlıkları kâinattaki unsurlardan tekrar tekrar yaratıp inşâ eden, Allah
müsemmâ : ismin sahibi Allah
müttehid : birleşmiş, aynı
nümune : örnek, misal
semâ : gök
semere : meyve, netice
suhulet : kolaylık
şems : Güneş
şeriat-ı fıtriye : Allah’ın yaratılışa koyduğu, bütün varlıkların tabi olduğu kanunlar
taalluk etme : ilgili olma, bağlanma, alâkalı olma
tanzim etmek : düzenlemek
tecellî etme : yansıma
teşkil etme : oluşturma, meydana getirme
vaziyet : durum, hâl
zerrât : zerreler; atomlar, maddenin en küçük parçaları
zerre : atom, en küçük madde parçası