Bismillahirrahmanirrahim
مَنْ قَتَلَ نَفْسًا بِغَيْرِ نَفْسٍ اَوْ فَسَادٍ فِى اْلاَرْضِ فَكَاَنَّمَا قَتَلَ النَّاسَ جَمِيعًا وَمَنْ اَحْياَهَا فَكَاَنمَّاَ اَحْياَ النَّاسَ جَمِيعًا (“Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesat çıkarmamış birisini öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de birisini diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi olur (Yani, kim bir canı kurtarırsa, bütün insanları kurtarmış gibi olur)” Mâide Sûresi, 5:32.)
Şu âyet haktır, akla münâfi olamaz, hakikattir. Mücâzefe, mübalâğa, içinde bulunamaz. Hâlbuki zahir düşündürür.
BİRİNCİ CÜMLE:
Adalet-i mahzânın en büyük düsturunu vaz ediyor.
Der ki: Bir mâsumun hayatı, kanı, hatta umum beşer için olsa da, heder olmaz. İkisi nazar-ı kudrette bir olduğu gibi, nazar-ı adalette de birdir.
Cüz’iyatın küllîye nispeti bir olduğu gibi, hakkın dahi mizan-ı adâlete karşı aynı nispettir.
O nokta-i nazardan, hakkın küçüğü büyüğü olamaz. (Sünuhat)
Bediüzzaman Said Nursi
SÖZLÜK:
adalet-i mahzâ : tam ve mükemmel adalet; “ferdin hukukunu hiçbirşey için fedâ etmeme” esasına dayanan adalet
beşer : insanlık
cüz’iyat : bireyler, fertler; tikel olanlar
düstur : kural, yasa
heder olma : boşa gitme, ziyan olup gitme
küllî : belli bir sınıfa bağlı bireylerin hepsini içine alan, tür; tümel
mizan-ı adâlet : adâlet terâzisi
mübalâğa : abartı
mücâzefe : ölçüp tartmadan söyleme; aldatma
münâfi : aykırı, zıt
nazar-ı adalet : adaletin gözü, bakış açısı
nazar-ı kudret : kudretin gözü, bakış açısı
nokta-i nazar : bakış açısı
umum : bütün
zahir : âyetin ilk ifade ettiği mânâ, ilk akla gelen mânâsı