Bir mesele

Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

Akşam namazında Antalya Yat Limanı'ndaki Köşkmescid'e zor yetiştim. Bu zarif mescidi, rahmetli Abdülhamid Han 1905'te yaptırmış. Baktım ki gencecik bir Arap kardeş imam olmuş, kıraat ve duruşundan da belli. Farzdan sonra, "Allahümme entesselamü..." denildi ve tık deyip orada kaldık. İmam, sünneti kılmadan birden şahsi duasına başladı. Ne olduğu anlaşılmıştı. Hemen yana çekilip sünnete başladım, kararsızlar da dahil oldu. Öne geçip de müezzin olarak tesbihata başlayınca, diğer Arap ve Türk gençler de katıldı. Hep beraber tesbihat ve duamızı yapıp "Lâyestevi" ile tamamladık.

Bir başka gün ise İstanbul Kağıthane'de bir camide cemaatle namaz kılmış idik. Herkes tesbihatı cemaat halinde yaparken, baktım ki Suriyeli gençlerin her biri ayrı telden... Birileri kalktı gitti, birileri dua ediyor, diğerleri tek başına tesbih çekiyor. Ama orada hazır ve tesbihatı hep beraber yapan cemaate uyan kimse yok. Bağımsız ve bağlantısız...

Yine bir gün yağmurlu bir akşam vakti idi, Şehzade Camii'nde namaz kılacağım. Yan tarafta bir genç var, Şii ve Afgan imiş. İmamlık teklif ettim: "Hayır". Müezzinlik teklif ettim: "Hayır". Sonunda hem imam hem müezzin olup namaza başladık bitirdik. Ama ne namaz... Genç kardeş, hocaya uymadan tek başına bildiği gibi kılıp bitirdi. Bol şekilli ve hareketli bir namaz...

Epey oldu; Üstadın sürgüne giderken bir gece kaldığı Tekeli Mehmet Paşa Camii'nde ikindi kıldık. Baktım, Çinli Müslümanlar olan Huiler. Farzdan  sonra onlar da bildikleri gibi takılıyorlar. Cemaat-memaat uyumu yok. Tesbih çeken ayrı, dua eden ayrı, kalkıp gidenler vs... Allah affetsin, o vakit suizan ettim, "Çinli Müslümanların cemaat ruhu kaybet(tiril)miş" diye. Aklıma birden "Bilin ki kalpler ancak Allah'ı anmakla tatmin olur, (huzur bulur)." mealindeki Ra'd suresinin 28. ayeti geldi. Namaz zikirlerin en güzeli iken, cemaatle yapılan tesbihat mükemmel bir sonlandırma  değil mi? (hitamühü misk). 

Adı üstünde; camide cemaatle namazdan sonra, cemaatle tesbihat. Kimseyi zorla tutan yok, gidene gitme diyen yok. Toplu bir duadan sonra duaya devam etme diyen yok. Ancak, Allah'ın meleklere karşı, yeryüzünde adını zikreden cemaatlerle övündüğü bildirilmiyor mu? (Müslim, Zikr 39,38; Ebû Dâvûd, Vitir 14; Tirmizî, Daavât 7; İbni Mâce, Mukaddime 17)

***

Tek veya cemaatle tesbih bir sünnet-i seniyye. Namazdan sonra; 33'er Subhanallah, Elhamdülillah, Allahuekber ve Lailaheillallah namazın çekirdekleri gibidir. Bu çekirdekler nerede meyveli ağaç olacak acep?

Ve bu tesbihler velayet-i Ahmediye'nin evradı olduğundan, ondan daha üstün evrad olamaz. Hz. Resulullah (asm): "Her namazdan sonra otuz üç kere ‘sübhanallah’, otuz üç kere ‘elhamdülillah’, otuz üç kere ‘Allahü ekber’ derseniz, tamamı 99 eder. Yüzün tamamında da, ‘Lâilaheillallahü vahdehu lâ şerika leh, lehül mülkü ve lehül hamdü ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derseniz, günahlarınız denizin köpüğü kadar da olsa bağışlanır.” buyurdu. (Müslim, Mesacid: 146; Ebû Dâvud, Vitir: 2)

Hz. Ali (ra) ve Fatma validemiz (ra), babalarından bir yardımcı istediklerinde şu cevabı aldılar: "Size istediğinizden daha hayırlısını söyleyeyim mi? Her namazdan sonra ve uyumadan önce 33 kere tesbih, tahmid ve tehlil kelimelerini söyleyin" buyurdu. (İmam Ahmed Terğib 3.cilt s 112.) Resul-üs-Sakaleyn aynı sözleri Ebuzer'e de (ra) zenginlerden farklı ve fazla sevap kazanmaları için buyurmuştur. Allah resulü (sav) “Şeytan, namazda iken her birinize gelir, 'Şunu şunu hatırla' der, ve namazdan çıkıncaya kadar devam eder. (Bu hatırlatmaların neticesi olarak) kişi bu tesbihatı terk bile eder.” buyurdu. (Tirmizi, Daavât, 25)

Üstadımız tesbihata çok önem verirdi. Acil durumda bile yapardı. Tesbihatı ise 'Mecmuat-ül Ahzab'da yazıldığı üzere tam tesbihattı. Peygamber'in (asm) eksiksiz yaptığı gibiydi. Hatta Nur talebeliğinin olması gereken bir şartı olarak sunduğu tesbihatı, velâyet-i Ahmediyenin (a.s.m.) evradı olarak vurguladı. Hz. Peygamber'in vahiy öncesi evliyalık makamı olan Ahmediliğin virdinden üstün vird olmayacağını tesbihatın başına yazdırdı.

Anlaşıldı ki, üstadın müceddid oluşunun bir gösterge ve ispatı da bu tesbihat hassasiyeti ve uygulaması olmuştur. Hacca gidenler anlatıyor ki, yollara dağılarak sağa sola bakarak tesbihat yapıyorlar, cemaatle tesbihatı da bid'at sayıyorlar.

Allah razı olsun uzun yıllar Medine' de yaşayan Ömer Örtlek abi hatıralarında; "Medine' de iken rahmetli Ebu Ala El-Mevdudi ile S.Özcan abi de varken görüştük. Üstad ve Sözler'den bahsettikten sonra, 'talebesi olduğumuzu; kıymetini bilmemiz gerektiğini' söylediğini ve 'tefsirimi yazmadan önce Üstad Nursi'yi tanısaydım daha farklı yazardım' dediğini yazıyor. Allah rahmet etsin Mevdudi'nin memleketlisi olan çağdaş alim Hasan en Nedvi İstanbul'da namaz sonrası, E.Saraç hocaya şöyle demiş: "Allah Osmanlı'dan razı olsun. Namazdan sonra tesbihatı cemaatle yaparak, tek başına unutulacak tesbihat sünnetini sağlamca yerleştirdiler." (Anlatan Nureddin Yıldız hoca).

Anlaşılan o ki; tesbihatı düzgün yapanlar Türkiye, Hindistan, Balkanlar, Orta Asya gibi hakikaten Sünni (sünnete uyan) Müslüman topraklarda kalmış. Malezya Endonezya'yı bilmiyorum. Anlaşılan o ki; Müslüman atalarımız bazı İslami değerleri, Arap kardeşlerinden daha iyi anlayıp uygulamış. Resulullah'ın buyurduğu gibi: "Beni duyanlar duymayanlara aktarsın. Umulur ki duymayanlar duyanlardan daha iyi anlayıp uygulasın." 

Düşünelim, acelemiz ne ki tesbihatı yolda kaçar gibi yapıyoruz? Bid'at-midat diyenler başka bid'at bulamadı mı İslam dünyasında? Çok büyük işlere mi yetişecekler? Bu ayrıntı ve takıntılar büyük ve hayati görevlerin mazeret aracı değil mi? Nefsin namazı yarımlaştırma oyunu. 

Sonra şu müslümanların düzensiz karışık hallerine bakalım. Şu tesbihat, onların kalbini ısındırıp disipline sokamadığından olmasın? Beraberce yapılan tesbihat; uyum, disiplin, düzen özelliklerimizi geliştirmiyor mu? 

(***Şu canım Suriyeli kardaşıma da bir çift sözüm var: "Bu kadar ayrıksı, uyumsuz görünmek zorunda mısın? Camide tesbihatta uyum göstermeyen, hayatta gösterebilir mi? Musibet içinde eline Türk kardeşinin güzel özellikleri geçmiş, değerlendirsene... Seni seven ve savunanları da zora sokuyorsun.")

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (5)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.