Evrim fikri ilk defa ortaya atılırken olsun, sonraki dönemlerde olsun daima ateizmle özdeşleştirilmiş ve dinlerin “Allah insanı yarattı” hükmüne alternatif olarak sunulmuştur. Evrimi ortaya atan Darwin de Allah’ın varlığı hakkında şüphede (agnostik) olduğunu belirtmiştir. 150 yıla yakın bir zamandır da konu dindarlarla dinsizler arasında bir çatışma ve tartışma şeklinde cereyan etmiştir.
Bununla beraber son zamanlarda hem evrimi hem de Allah’ı kabul edenler ortaya çıkmıştır. Hatta bazı çevreler tarafından evrimin İslâmiyet’le çatışmadığı, hatta Kur’ân’da evrime delil olan âyetler olduğu iddia etmişlerdir. Bu iddiaları gündeme getiren kimselerin büyük çoğunluğu İslâm kültürünü derinlemesine bilmekten uzak kimselerdir. Âyetlere getirilen yorumlar ise sübjektif olup, ilmi olmaktan uzaktırlar.
Evrimin İslâm’ın ana kaynakları Kur’ân ve sünnetten delili olmadığı gibi tam tersine Kur’ân ve sünnette evrimi reddeden açık, net ifadeler bulunmaktadır. Bu yönüyle evrimi kabul etmek İslamiyet’in doğru yolundan ayrılmak, dalalete, sapıklığa düşmekten başka bir şey değildir.
Bu konuda bazı delilleri sunmak istiyoruz
Evrimi reddeden âyetler:
Kur’ân’ın açık ifadeleri ilk insan olan Âdem (as)’ın annesiz, babasız olarak ve topraktan yaratıldığını göstermektedir. Delillere geçmeden önce önemli bir konuya dikkat çekmemiz gerekir:
Her dilde kelimelerin bir hakiki manası bir de mecazi manası vardır. Örneğin “Aslan geyiği parçaladı” cümlesinde aslan kelimesi hayvan anlamında yani hakiki anlamında kullanılmıştır. “Ali aslandır” cümlesinde ise aslan kelimesi mecaz manada kullanılmıştır.
Kur’an’da da kelimeler bazen hakiki bazen mecazi anlamda kullanılmıştır. Örneğin “yakin” (يقين) içinde şüphe olmayan bilgi demektir ve bu manada değişik ayetlerde kullanılmıştır. Bir âyette ise mecaz manada “Sana yakin gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr, 99) buyrulmuştur. Burada yakin içinde şüphe olmayan bilgi değil ölüm manasında, yani mecaz manada kullanılmıştır. Ölüm kendisinde şüphe olmadığı, mümin kâfir herkesin inandığı bir hadise olduğu için yakin olarak zikredilmiştir. Fakat biri çıkıp “bir insanın yakine yani şüphesiz bir bilgi, iman seviyesine ulaştıktan sonra ibadet etmesine gerek yoktur, delili de bu âyettir” diyemez. Derse dalalete sapıklığa düşer, İslâm’ın doğru yolundan çıkar. Çünkü mecazı hakiki mana olarak kabul etmek, Kur’ân’ın kastetmediği bir manayı ona nisbet etmektir.
Kur’ân’daki kelimelerin hiçbir gerekçe ve ihtiyaç olmaksızın hakiki manasını mecaza, mecazi ifadeleri de hakikiye dönüştürmek Kur’ân’ı tahrif etmekten başka bir şey değildir. Bu İslâm âlimleri tarafından en büyük haram kabul etmiştir. Peygamberimizde “Kim kendi (nefsani) görüşüne göre Kur’ân’ı tefsir ederse cehennemde oturacağı yeri hazırlasın” demiştir. (İbn Kesir Tefsiri, Daru Taybe, 1999, c, 1, s, 10)
Evrimciler Kur’an âyetlerine mana verirken pek çok kelimelerin anlamlarını tahrif etmişlerdir. Bunun en büyük delili 20. Yüzyıla gelinceye kadar hiçbir müfessirin âyetleri evrime göre tefsir etmemiş olmasıdır. Hâlbuki evrimciler önce evrime inanıyorlar, sonrada bu inançlarına destek bulmak için bir önyargıyla Kur’ân’a yöneliyorlar, Kur’ân’ın kastetmediği manaları ona nisbet ediyorlar. Bu tür yorumlar sübjektif ve ilmi olmaktan uzaktırlar. Kur’ân’da da bu tür yorumları yapanların kalplerinde eğrilik olduğu, âyetleri fitne çıkarmak için tevil ettikleri bildirilmektedir. (Bkz: Âl-i İmran, 7).
Aşağıdaki âyetler çok açık bir şekilde evrimi reddetmektedir:
Birinci delil: Çamurdan Yaratılış
“(Allah) insanı yaratmaya bir çamurdan başladı. Sonra da onun soyunu süzülmüş bir özden, değersiz bir sudan yarattı.” (Secde, 7, 8.)
Bu ayette ilk insanın yaratılışının topraktan, sonraki insanların yaratılışının ise sudan olduğu açıkça belirtilerek aralarında fark olduğu vurgulanmıştır. İnsanın çamurdan yaratılışıyla ilgili ayetler pek çoktur. Örneğin şu ayetlere bakalım:
“Rabbin meleklere demişti ki: Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım. Onu şekillendirip, ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın!” (Sad, 71, 72.)
Benzer diğer bir ayette şöyle: “Hani Rabbin meleklere demişti ki: “Ben kupkuru bir çamurdan, şekillenmiş kara balçıktan bir insan yaratacağım. Ona şekil verdiğim ve ona ruhumdan üflediğim zaman, siz, hemen ona secdeye kapanın!” (Hicr, 28, 29.)
Bu ayetler Âdem (a.s)’ın topraktan yaratıldığını açıkça ortaya koymaktadır.
Ayrıca Peygamberimizde “Bütün insanlar Âdem’in çocuklarıdır. Âdem ise Topraktan yaratılmıştır” buyurmuştur. (Tirmizi, hadis no: 3270, 3955; Ebû Dâvûd, hadis no: 5116)
İkinci delil: bir tek nefisten (Nefsi Vahideden) yaratılış
يَاأَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمُ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ نَفْسٍ وَاحِدَةٍ وَخَلَقَ مِنْهَا زَوْجَهَا وَبَثَّ مِنْهُمَا رِجَالًا كَثِيرًا وَنِسَاءً
“Ey İnsanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan, ondan da eşini yaratan ve ikisinden pek çok erkek ve kadın meydana getiren Rabb'inize hürmetsizlikten sakının.” (Nisa, 1. Benzer âyetler için bkz: Zümer, 7; A’raf, 189.)
Âyette geçen nefs-i vâhide (نَفْسٍ وَاحِدَةٍ) yani bir nefis ile Âdem (a.s), eşiyle de (زَوْجَهَا) Hz. Havvâ kastedilmiştir. Âyetin devamında ise bütün insanların onlardan meydana geldiği belirtilmiştir.
Evrimi savunanlar âyetteki nefs-i vahide terkibini, hem Adem (a.s)’ın hem de Havva validemizin yaratıldığı aynı madde olduğunu iddia ederek “nefs-i vahide’den hem Adem hem de Havva yaratılmıştır” demişlerdir. Bu tür bir iddia âyetin açık ifadesini tahrif etmektir. Çünkü âyette “nefs-i vahide”den eşinin yaratıldığı, ikisinden de diğer insanların yaratıldığı ifade edilmektedir. Dolayısıyla burada nefs-i vahide Adem (a.s) demektir. Eğer onların dediği gibi olsaydı nefs-i vahideden hem Adem’in hem de eşinin yaratıldığının belirtilmesi gerekirdi. âyette nefs-i vahide haricinde Adem (a.s) diyebileceğimiz bir başka şahıs bulunmamaktadır. Bazıları bu bir yorum diyebilir. Hâlbuki bu bir yorum değil, metni tahriftir.
Burada evrimi kabul ettirmek isteyenlerin iddialarını kabul ettirmek için büyük bir cürüm işledikleri görülmektedir.
Üçüncü delil: İsa (a.s) ve Âdem (a.s)
İsa (a.s) babasız, Âdem (a.s) ise anne ve babasız olarak yaratılmıştır. Bu konuda Kur’ân’da şöyle buyrulmuştur:
“Allah katında İsa’nın durumu, Âdem’in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı. Sonra ona “Ol!” dedi ve oluverdi.” (Âl-i İmrân, 59.)
Bu âyet İsa (as)’ı babasız olduğundan dolayı ilah kabul eden Hıristiyanları reddetmek için nazil olmuştur. Bu âyet “İsa (as) ilahtır, delili de babasız yaratılmış olmasıdır” diyen Hıristiyanlara, “Yanlışsınız, çünkü Âdem de anasız babasızdır, o nasıl ilah değilse, İsa’da değildir” diyor. Ayrıca mucizeleri inkâr ederek “Babasız insan olur mu?” diyenlere bu âyet “Olur! İşte Âdem” diyor.
Tabii aynı zamanda “Âdem (as)’ın babası vardı, o, hayvanların evrim geçirmiş şeklidir, insan evrim geçirdi” diyenlere de bu ayet “yalan söylüyorsunuz” diyor.
Buraya kadar zikrettiğimiz ayetlerde evrimin açık bir şekilde reddedildiği görülmektedir. Bu konuda daha başka ayetler varsa da biz bu kadarının yeterli olacağına inanıyoruz. Buna rağmen kırk dereden su getirerek, utanmadan ayetleri eğip bükerek istedikleri manaları verenlere, yukarıdaki ayetin devamını hatırlatalım. Ayetin devamı şöyledir:
“Gerçek, Rabbinden gelendir. Öyle ise şüphe edenlerden olma. Sana (Allah’tan) bu ilim geldikten sonra, seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancılar üzerine lânet dileyelim. Şüphesiz bu (anlatılanlar), doğru haberlerdir. Allah’tan başka ilâh yoktur. Muhakkak ki Allah, evet O, mutlak güç ve hikmet sahibidir. Eğer yine yüz çevirirlerse, şüphesiz Allah, bozguncuları hakkıyla bilendir.” (Âl-İ İmrân, 60-63.)
Kur’ân’ın açık ifadeleri evrimi reddettiği gibi, 20. yüzyıla gelinceye kadar hiçbir âlim Kur’ân’ın herhangi bir âyetini evrime göre yorumlamamıştır. Evrim popüler hale geldikten sonra batı karşısında aşağılık kompleksine kapılanlar evrimin hakikat olduğunu ve bunun İslamiyet’le çatışmadığını, evrimi kabul etmenin dini yönden hiçbir sakıncası olmadığını dillendirmeye başlamışlardır. Bunlar evrim düşüncesini asıl yapıp, Kur’ân’ın açık hükümlerini evrime göre tevil ederek küfürle iman arasında bir yol oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Bu şahıslar, ateistlerin Allah’ı inkâr için ortaya attıkları, fakat ispat edemedikleri evrimi kabul edip, Müslümanlar içinde bunun propagandasını yapıyorlar. Bu tür faaliyetlerin masumane bir faaliyet olduğuna inanmak güçtür.
Bir şahıs eğer bir insanın hem Müslüman hem de evrimci olabileceğini iddia ediyorsa iki ihtimal söz konusudur:
Birinci ihtimale göre: Bu adam sinsi bir münafıktır, dinsizliği yaymak, Müslümanların küfre karşı direncini kırmak ve Müslümanlar arası ihtilaflar çıkararak onları birbirine düşürmek istiyordur.
İkinci ihtimale göre: Bu adam, batı felsefesi karşısında aşağılık kompleksine kapılmış, ispatlanmamış olan evrimin gerçek olduğuna inanmış, fakat İslâm’dan da kopamamış, iki arada kalmış bir kimsedir. İslâm’ı, Kur’ân’ı tam manasıyla bilmediği halde, kendini İslâm hakkında konuşabilecek salahiyette zannetmektedir. Kur’ân’ı asli manasına göre anlayan ve kabul eden Müslümanların çoğunluğuna karşı da kibirli, onlara tepeden bakan kendini beğenmiş biridir.