Bir Nur Şakirdi "Barla Aşkı"nı Anlatsa Gör Başına Neler Gelir

Yusuf Tosun, Kaçak Yolcu'da Mustafa Oral'ı son kitabı Aşk İçre Rüyalar'ı yazdı.

 

“Her şey

Uzak ya da yakın

Birbirine bağlanmış

Gizlice ölümsüz bir el tarafından

Tek bir çiçeği bile koparamazsın

Bir yıldızı yerinden oynatmadan”

Francis Thompson

 

Uzun süredir gündemin sıkıcı atmosferinde kitapların kıyısında dolaşırken eski bir dostun Aşk İçre Rüyalar’ıyla sarsıldım. Tıpkı hiç beklenmedik bir anda posta kutunuza gelen bir mektup gibi. Uzatmayalım; Mustafa Oral’in yeni kitabından bahsediyorum.

Geçtiğimiz günlerde Sütün Yayınlarından çıkan ilk hikâye kitabı “Aşk İçre Rüyalar” yani. Ama ilk kitap değil… 2003 yılında Aryaevi’nden “Sana Aşktan Soruyorlar” ve 2006 yılında ise Çıra Yayınlarından “Aşktan Öte Bir Yol” öykü kitapları  yayınlandı. Ancak onun nice öykü, şiir ve deneme dolu öykü defterlerini çekmecede beklettiğinin yakın şahidiyim.

Kısa bir not düşmek gerekirse Mustafa Oral; aşk yoğun öykü, şiir ve denemeler yazan üretken bir yazar-şair. Yazdıklarıyla okuyucuda yeni sayfalar açar. Kendine has bir üslubu ve yazı izleği vardır. O, öykü ve şiirleriyle günün değil, tüm günlerin kaydını tutma gayreti içerisindedir.

Kelimeler onda çoğalıp öykülere, şiirlere dönüşür.  2000’li yılların başlarında KELİME Seçkisi üzerinden kendisiyle tanıştığımda yazar ve şairliğin ötesinde yönlerini fark ettim. En başta can dost bir insan…

Öykü tadında hikayeler yazıyor  Mustafa Oral. Olgu ve olay iç içe… Şiir tadı da almak mümkün. Hikayelerinde ince mesajlar var.  Onun hikâyelerini okurken insanın med-cezirler yaşamaması mümkün değil. Heyecanla kapağı çevirip hikâyelere daldığınızda ancak yaşadıklarınızın bir rüya olduğu ayırtına varıyorsunuz.  İşte böylesi duygularla Mustafa Oral’in yeni kitabını okudum.

Beş durakta geçiyor rüyalar: Önce beratını alıyor Mustafa. Akabinde rüya içre Barla’sına vuruluyor. Orta durakta durup düşünüyor mertçe, aşkça. Dördüncü durakta Minberdeki Sarı Gelin’e takılıp aslına rücu ediyor. Son duraktaki rüyalarla ebedileşip ezelileşiyor Mustafa. Her durakta kendinden geçen, şakirtleşen Mustafa,  Barla… Üstadın koruyucu kanadı altında şiirle bezenen aşk dolu hikayeler, rüyalar bunlar.

Hikayeleri okurken denizdeki acemi yüzücü gibi bir dalıp, bir çıkıyorsunuz.  Denizde balığın halığı ile yüzleşip, gökyüzünde meleklerin kanadına sığınıyorsunuz. Sonuçta hikâyesi hikayeniz, rüyası rüyanız oluyor. Anlıyorsunuz aşkın da, Barla’nın da, Simurgun da… kendiniz olduğunu.

Aşk İçre Rüyalar yazarın gönül dünyasından sunduğu hikâyelerden oluşuyor. Aslında Nur Hikâyeleri de demek mümkün. Şakirtlerin yol hikayesi de… Risalelerle yoğrulmuş bir kalbe sahip olan yazar, haliyle hikâye, şiir ve denemelerinde bol bol risalelerden imgeler işliyor. Barla, şakirt, nur, aşk, Hutbe-i Şamiye, Mesnevi-i Nuriye… sıkça vurgu yapılan kavramlar. Hikâyelerin peygamber sevgisi ile yoğrulduğu da dikkatlerden kaçmıyor. Hiç şüphesiz bu durum onun samimiyetinin bir ifadesi.

“Aşk ve Ağaç” onun aşk yoğunluklu hikâyelerinden biri. Gerçi neredeyse bütün hikâyelerinde bu temayı görmek mümkün. Onda “aşk çok boyutlu ve “açlık gibi, susuzluk gibi fıtri bir ihtiyaç”… Hikâyelerini “aşk” üzerinden birbirine bağlayan Mustafa ve Barla’dır. Barla bazen isim, bazen mekândır. Bazen de her ikisi… Ama aralarındaki köprü “şakirtlik” ruhudur. Bir hikâyede başka bir hikâye bulmak mümkün. Ya da önceki hikâyeyi yeniden yaşamak… Daha doğrusu yaşanmışlıklar var hikâyelerin cümle aralarında. Bu yönüyle hayatın akışı içerisindeki yuvarlanmışlıklar gibi, hikâyeler de hikâye içinde bir kartopu gibi büyüyüp yuvarlanıyor. Yani hikâyeler bir bütünlük içerisinde okunduğunda “uzun hikâye” veya “roman” tadı almak da mümkün.

Rüyaların kesişme noktasında yer alan Mustafa ve Barla hikâyelerinde somut olaylarla soyut olgular geliştiriliyor. Yani içinde olduğun olay, bir adım sonra olgulaşıyor. İsimler sembolleşip farklı dünyalar peyda ediyor zihin dünyasında. Hikâyelerin rüyalarında eriyip gidiyorsunuz böylece.

Velhasıl “Aşk İçre Rüyalar”’ı okuduğunuzda damağınızda kekre bir tat kalıyor. Mustafa tadında, Barla mertebesinde, şakirt kıvamında hikayeler yani. Bir nevi iç geçirmeler, rüyalar, yakaza halleri, iç âlemler, dış dünyalar, fani hayatlar… Evet, hayat kıvamında hikâyelerden oluşuyor Aşk İçre Rüyalar.

Oku oku çoğalt… Çoğalta çoğalta tüket. Tükettikçe kâh bir deniz, kâh bir tatlı su içre kana kana sulan. Okudukça insanın hararetini arttırıp içindeki ateşi harlandıran rüya hikâyeler…  Ya da hikâyelerden oluşan aşk içre rüyalar…

 

İlk yorum yazan siz olun
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.

Edebiyat Haberleri