Mehmet Fırıncı Ağabey, 1952 yılından itibaren, hayatının çok büyük bir kısmını Risale-i Nur Külliyatı yolu ile iman ve Kur’an’a hizmet için vakfetmiş, her zaman ve her şartta, sebat ve metanet ile bu hizmete devam etmiştir. Mehmet Fırıncı Ağabey’in nezaket, tevazu, zerafet ve samimiyeti dillere destandı. Sosyal ve beşeri münasebetlerde nezaketi daima en üst seviyede tutar, herkese son derece ehemmiyet verir, on yaşındaki bir çocuğun bile koluna girerek ona Risale-i Nur ve Üstad Hazretlerini tam bir samimiyetle anlatmaya gayret gösterirdi.
Dışarıdan gelen herkese yer vermeye çalışır, bunu insanlara verdiği büyük değerin gereği olarak samimiyetle yapardı. Bu tevazu ve nezaketini yanlış yorumlayan ve buna başka manalar veren insanlara, elbette bir şey söylemeye gerek görmüyoruz. Çünkü Fırıncı Ağabey’i yakından tanıyanlar, O’nun bu güzel hasletlerinin asil ruhu ve üstün şahsiyetinin çok güzel bir tezahürü olduğunu çok iyi biliyorlar.
Bir sohbet esnasında kendisinden dinlediğimiz güzel bir hatırası da, hem hazır cevap olması ve hem de bunu büyük bir nezaketle yapmasının çok güzel bir örneği olarak hafızalarımıza nakşolundu. Bir gün Edebiyatımızın büyük Ustalarından Eşref Edip ile birlikte kol kola bir toplantıya giderken Eşref Edip kendisine ‘’Ben de Said Nursi Hazretlerini tanıdım. Münasebetlerim oldu. Ama kendisinde hiçbir keramet görmedim. Siz çok yakınında bulundunuz. Acaba onun hiç kerametine şahit oldunuz mu?’’ diye sorar. Bu soruya Fırıncı Ağabey şu şekilde ilginç bir cevap verir: ‘’Said Nursi’nin en büyük kerametlerinden birisi benim. Benim gibi bir simitçi çırağı onun eserlerini okumak sayesinde, Türkiye’nin en büyük edebiyatçılarından birisinin koluna girmiş ve beraberce bir edebiyat toplantısına gidiyorlar. Bundan büyük keramet mi olur?’’
Mehmet Fırıncı Ağabey, FETÖ Liderinin talimatı üzerine gerçekleştirilen ve Risale-i Nur Külliyatını etkisizleştirmeyi amaçlayan sadeleştirme adı altındaki tahrip teşebbüsüne de şiddetle karşı çıkmıştır. Isparta Milletvekili olan Said Yüce’nin de gayretleri ile Üstad’ın hayatta olan talebeleri bir araya gelerek o günlerde Başbakanlık görevinde bulunan Recep Tayyip Erdoğan ile bir görüşme yapılmış ve art niyetli bu sadeleştirme teşebbüsü akim bırakılmıştır. Başbakan Erdoğan’ın talimatı ve Diyanet İşlerinin o dönem Başkanı olan Prof. Dr. Mehmet Görmez’in de gayretleri sonucu bir çalışma başlatılmış ve bu sahteleştirme teşebbüsünün önüne geçilmiştir. Aynı toplantıda Üstad’ın çok önemli bir vasiyeti de Ağabeyler tarafından, Başbakan Erdoğan’a iletilmiş, bu talep Başbakan Erdoğan tarafından memnuniyetle karşılanmış ve Nur Risalelerinin, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanması talimatı verilmiş, kısa bir süre sonra da Bediüzzaman Hazretlerinin bu çok önemli vasiyeti gerçekleştirilmiştir.
Fırıncı Ağabey, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ tarafından gerçekleştirilen hain ve kanlı darbe teşebbüsüne karşı, çok net ve kararlı bir duruş sergiledi. 15 Temmuz’dan sonra meydanlarda yapılan ve bir ay kadar devam eden toplantı ve mitinglere ilerlemiş yaşına ve hastalıklarına rağmen elinden geldiği kadar katılmaya çalışmış, Kısıklı, Saraçhane ve Sultanahmet Meydanlarında, bazı kardeşlerle birlikte ve elinde Cevşen, dilinde dualar ile bir köşede, bazen bir kaldırım taşının üstünde saatlerce oturarak, bu hain teşebbüsün tamamen bertaraf olması için Rabb-ı Rahimine iltica ve niyazda bulunmuştur.
Aslında bu gayretin çok önemli bir başka maksadı da vardı. Bazı art niyetli çevreler, bu hain FETÖ teşebbüsünü bahane ederek bütün Nur Talebelerini ve İslami cemaatleri suçlamak ve lekedar etmek için bir propaganda başlatmışlardı. Öteden beri İslam’a ve İslam’a hizmet eden herkese karşı olan ve düşmanlıklarını her vesile ile gösteren ve açığa çıkaran çevrelerin bu menfi propagandalarına karşı, elbette net ve çok açık bazı mesajlar vermek gerekiyordu. Kökü dışarıda olan ve bazı dış güçler adına hareket eden, bu arada İslam’i değerleri ustaca alet eden FETÖ gibi bir örgüte karşı, elbette bu vatanın huzur ve saadeti için çalışan, menfi hiçbir maksadı olmayan Risale-i Nur Talebelerini ve bu toprakların esas mahsulü olan cemaat ve tarikatların gerçek duruş ve maksadını, dost ve düşman herkese göstermek gerekiyordu. İşte Fırıncı Ağabey’in gösterdiği bu büyük gayreti, bu şekilde de ifade etmek mümkündür.
Mehmet Fırıncı Ağabey’in mezar yeri ile ilgili olarak yaşanan ve kendisinin fedakârlığını çok iyi ifade eden bazı hususlara da değinmekte fayda vardır. Fırıncı Ağabey, vefatından sonra gömülmek üzere Eyüp Sultan Mezarlığında bir yer satın almıştı. Bu arada Üstad’ın yeğeni Suat Ünlükul vefat etmiş ve kendisi için bu mezarlıkta bir yer bulunamamıştı. Bu durum karşısında Fırıncı Ağabeyi kendisi için aldığı yeri Suat Ünlükul’a vermişti. Daha sonra yine Eyüp Sultan Mezarlığında başka bir yer almak imkânı hâsıl olmuş. Ve başka bir ağabeyin vefatı üzerine aynı fedakârlığı göstererek burayı da ona tahsis etmişti.
Eyüp Sultan Mezarlığında yer bulmak neredeyse imkânsız hale gelmiş. Çevresine de buralarda kendisi için bir yer bulmanın zorluğunu birkaç defa ifade etmiş. Kendisi vefat ettikten sonra Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatı ile Eyüp Sultan haziresine defnedilmesi ile ilgili olarak bir karar alındı. Yapmış olduğu fedakârlığın mükâfatını, Rabbimiz bu şekilde ihsan buyurmuş. Bizler de, ihlasla yapılan hizmetlerin ve fedakârlıkların önemli bir kısmının daha bu dünyada iken bile neticesinin görüldüğünün mücessem bir misaline bu şekilde şahit olduk.
Özellikle 1971 yılından sonra Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in vefatından sonra, hizmet erbabını birbirine düşürmek ve büyük bir etkinliğe ve genişliğe ulaşan bu İman ve Kur’an hizmetinin tesirini azaltmak için bazı art niyetli insanlar tarafından kaynatılmak istenen fitne kazanları, maalesef zaman zaman etkili olmuş ve bazı zaaflara yol açmıştır.
Mehmet Fırıncı Ağabey böyle günlerde de elinden geldiği ve gücü yettiği kadar tesanüt ve ittihadın devamı için gayret göstermiş, rotasını bu minval üzere çizmeye çalışmıştır. Elbette böyle zamanlarda, hizmette önde bulunan hiçbir şahsiyet tenkit oklarından bütünüyle hariç kalmamış ve kalamaz. Gösterilen her tavrı ve yapılan her tasarrufu kendi şartlarında değerlendirmek ve zamanın bazı sıkıntılarını göz önüne alarak bir neticeye ulaşmak gerekir. Bu çerçevede, bu dönemler için yapılan bazı tenkitleri çok fazla abartmadan ve tekrarına fırsat vermeden tarihin ve vicdanların hakemliğine bırakmak gerekir.
Bu arada Üstad’ın varislerinden Hüsnü Bayramoğlu ile Mehmet Fırıncı Ağabeyler arasında sanki ciddi problemler varmış gibi ve özellikle sosyal medya mecralarında art niyetli bazı kişiler tarafından yapılan paylaşımların ve ortaya atılan iddiaların hiçbir doğruluğunun olmadığının kısa bir süre önce net bir şekilde ortaya çıkmasının haklı mutluluğunu yaşadık. Abdurrahman İraz’ın durumu her iki ağabeye bildirmesi üzerine, her ikisinin de çok büyük üzüntülere gark olduğu ve Hüsnü Ağabey’in daveti üzerine bir araya gelerek saatler süren bir muhabbet, uhuvvet ve ihlas sofrasında bu ulvi duyguların yeniden tahkim edildiğini öğrenmenin mutluğunun yaşadık. Zaten böyle bir ihtilafın olmayacağı konusunda hiçbir şüphemiz bulunmuyordu.
İnsanların imanını kurtarmak ve takviye etmek gibi çok büyük bir hizmeti dava edinen ve ömürlerinin yetmişten fazla yılını bu yolda seve seve ve ihlasla harcayan bu iki kahraman Ağabeyin, kısa bir süre önce bir araya gelerek fitne çıkarmak isteyen insanlara, bu duruşları ile bir şamar vurmalarının ve onları susturmalarının gelecek için de çok önemli bir kayıt olduğunu ifade etmek isterim. Elbette 10 Eylül’de yapılan bu buluşmaya ve ortaya çıkan hayırlı neticeye vesile olması açısından da Abdurrahman İraz’a teşekkür ediyor, Allah razı olsun diyoruz. Fırıncı Ağabey vefat etmeseydi, bu görüşmelere devam etme kararı alınmıştı. Ancak kısmet olmadı. Bize düşen vazife ise, bütün hayatını iman ve Kur’an hizmeti için feda eden ve bunun için hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan bu aziz ve kahraman insanları hayır, rahmet ve mağfiret duaları ile anmaya devam etmektir. Bizim vazifemiz bu kadardır ve bundan ötesi Rabbimizin takdir, rahmet ve mağfiretine bağlıdır.
Mehmet Fırıncı Ağabey, 29 Eylül günü çoklu organ yetmezliği teşhisi ile hastanede tedavi altına alındı. Gerekli olan tıbbi müdahaleler yapıldı. Kalp damarların da stentler takıldı. Ancak 3 Ekim günü saat 10.40’da bu fani dünyadaki vazifesini şerefle tamamlayarak ruhunu esas sahibine, Rahim ve Kerim olan Rabbine teslim eyledi.
Vefatından sonra, Fırıncı Ağabey’e gösterilen büyük teveccüh ve pandemi sürecine rağmen cenazesine ve taziyesine katılan binlerce insanın dua ve güzel şehadetleri, bu aziz ağabey için inşallah bir berat senedi hükmüne geçmiştir. Ülkenin her tarafından taziye için gelenler ve dünyanın birçok ülkesinden bu maksatla arayıp duaları ile güzel temennilerini ifade eden insanlar, yetmiş yılı iman ve Kur’an hizmeti ile geçen doksan iki yıllık bir ömür ile samimi ve ihlaslı bir hizmetin vicdanlarda makes bulduğunun işareti kabul edilmelidir. Biz de Rabbimizin bunu bu şekilde kabul eylemesini niyaz ediyoruz.
Yalnız yurtiçi değil yurtdışına da aynı heyecan ile koşan, dünyanın birçok ülkesinde düzenlenen sempozyum ve panellere katılarak konuşmalar yapan, özellikle Risale-i Nurların neşri ile alakalı olarak ve aktif bir şekilde içinde bulunduğu hizmetleri dünyanın dört köşesindeki meraklılara büyük bir aşk ve esprili bir üslup ile anlatmaya çalışan, onunla muhatap olan herkeste bu güzel özelliklerinden dolayı büyük bir muhabbet ve saygı duyulmasına vesile olan bu muhterem insan; ilerlemiş yaşına ve birçok hastalığına rağmen, bu kadar hizmete nasıl koştuğunu ve bu enerjiyi nasıl bulduğu sorularına şu güzel ve ibretamiz sözler ile cevap veriyordu:
“Yoruluyorum, diyor vücudum... Ben ona diyorum ki, sen mi bana amirsin? Yoksa ben mi sana amirim? Hadi kalk! Daha gidilecek çok yer var! Konuşulacak çok sözler var. Zaman Yok!.. Hadi kalk diyorum”
Mehmet Fırıncı Ağabey’ın vefatı ile birlikte çok önemli bir devir nihayete erdi. İlerlemiş yaşına rağmen hizmet ile ilgili olarak davet edildiği her yere, zaman ve mekânın el verdiği ölçüde icabet etmeye çalışan, birçok genç insanın gösterdiği performansın çok çok üstünde bir gayret ve heyecan ile her hizmet mahalline ulaşma çabasında olan ve etrafa şevk ve heyecan vermeye gayret gösteren bu fedakâr insan, bu fani dünyadaki vazifesini tamamlayarak inşallah saadet diyarına hicret etti.
Bizler de bu aziz ağabeye Rahim ve Kerim olan Rabbimizden rahmet ve mağfiret diliyor, mekânının cennet ve makamının ali olmasını bütün dualarımızla temenni ve niyaz ediyoruz.