1950 yılında bir rüya gördüm.Trende gidiyorum. Dediler ki:"Bediüzzaman Said Nursi de, bu trende seyahat ediyor."
"Hemen fırladım, Bediüzzaman'ın yanına gitmeye koyuldum. Üçüncü mevki bir kompartımanda sekiz kişi oturmuş, pencerenin dibinde de Bediüzzaman Hazretleri vardı. Ben içeri girip, Üstad'ın elini öpmek istedim. Fakat kapının önündeki adam hemen ayağa kalktı, beni göğüsleyerek dışarı çıkardı:
"Sen kimsin?" dedi. Ben de,
"Risale-i Nur dağıtıyorum" diye cevap verdim.
Bu sözümü duyan Bediüzzaman, dışarı çıktı. Koridorda onunla karşı karşıya geldik. Bediüzzaman'ın elini tuttum, öpmeye başladım. İki defa öptüm. Bu sırada Bediüzzaman gayet sinirli bir şekilde bağırdı:
"Elimi öp, şekeri öpme!"
Dikkat ettim, Bediüzzaman'ın avucunun içi şeker doluydu. Ben de iki defa bu şekerleri öpmüşüm. Üçüncüsünde Bediüzzaman'ın elini öptüm ve uyandım...
Rüyayı kendim tabir ettim: Şimdi ben bu hizmetin şekerleme tarafındayım fakat çileli zamanlar da gelecek...
Nitekim öyle oldu...
Mahkemelerde, hapishanelerde, karakollarda dolaştırıldım. Allah'ın lütfuyla tahkiki iman derslerinden geri kalmadım.
Şu anda hastanede yatıyorum. Ameliyat oldum. Elhamdülillah ameliyatlar, tedaviler isabetli yürüyor. Hastalık, Allah'ın gönderdiği bir hediyedir. Çünkü hastalığı veren Allah'tır. Allah'ın yarattıklarında kötülük yoktur.
Takvimleri yazanlara muvakkit denir. Şair diyor ki:
"Muvakkit vakti ne bilsin? Gel de onu hastaya sor!"
Yatakta yatıyorum. Kımıldayamıyorum. Yeme içme yok. Bekliyorum. Saat karşımda; sanki durmuş. Şunu bir daha anlıyor insan; elim, ayağım, gözüm diyoruz. Hiç de bizim değil! Hani insan Ankara'ya gider gelir ya, ben de ahirete gittim geldim. Ahirete gidip gelmenin yorgunluğunu hissediyorum...
"Türlü derde deva buldum ben elimle çok zaman,
Kimse bilmez bir tabibe ben de muhtacım şimdi."
Durgun sular, akıntı olmadığında bulanır, rüzgâr esmese hava kirlenir. Hayat bir bütündür. Sağlık hastalıkla, iyilikler musibetlerle çalkalanır. İnsan bazen dünya hayatına o kadar dalıyor ki, ölüm aklına bile gelmiyor. Çevresindeki insanlara ölümü yakıştırıyor fakat ölümün bir gün kendi kapısını çalacağını düşünmüyor. Hastalık burada devreye giriyor, "Ey insan, ölüm var, ahiret var, aklını başına al" diyor. Bakıyor, geçen zaman geri gelmiyor. Ömrünün sınırlı olduğu gerçeğini anlıyor. Şimdi ben dönüp maziye bakıyorum, ömrüm bir kuş tüyü gibi uçup gitmiş. Sanki bir gün bile yaşamamışım...
Rüyadan anladığıma göre, hayatımın üçüncü devresinde iman hakikatleriyle daha çok meşgul olacağım. Allah'tan istediğim budur, duam budur... İyileşeceğim, yürüyeceğim. Ümitliyim. O ümitle bekliyorum...
Zaman