İki, iki daha her zaman dört mü eder? Her şey böyle düz mü seyreder evren üzerinde? Bir damla bir damla ile birleştiğinde düz mantığa göre iki damla etmesi gerekirken görünürde bir damla olarak kalır. Her şey sayılardan ibaret olmadığı gibi her şey de göründüğü gibi değildir.
Bir fikir bir fikirle birleştiğinde iki fikir etmez; yeni bir fikir doğar, eklemeler o fikri çoğalarak birleştirir, güçlü bir kılar.
İki hisse iki yeni his eklendiğinde dört yeni his etmez elbet. Hem hisler sayılabilir mi? Kelimeler sayılır belki, kelimelerin oluşturduğu fikri ve hissiyatı matematiksel olarak ortaya dökmek mümkün mü? Koca bir kitap okunur, bir cümle söylenir; şuura dökülen binler cümledir, üstte kalansa bir cümledir.
Bir cümleden hareketle bir kitap yazılır bazen, bütün cümleler bir cümleye dökülür nihayetinde. Nihayeti olmayan bir dalgalanmadır his dünyası, fikir alemi. Rakamların olmadığı, sayıların bildiğimiz manada sayılmadığı âlemde düz mantık yoktur, dairesel döngü ve açılım içre açılım akışı ve sonsuzluğa arayış…
İki bir yan yana, omuz omuza durursa on bir eder, matematiksel olarak topladığında ise iki eder. Eşya aynı eşya, hadiseler aynı hadise değişen sadece bakış ve yorumlayış ve güçlü bire erişme, “Bir” de birleşme.
Neden birleşme deriz? Ortak akıl bir akıl demek değil mi? Gönül birliği; nasıl bir birleşmedir?
Kaç bir yağmur damlası bir nehre dönüşür ve bir olarak bir ummana akar? Bir güneşin yedi rengi olması ve akşam olduğunda bütün renklerini toplaması, nasıl bir birlik sergisidir?
Hakikat bir değil midir, Hakkınsa sonsuz sayıda esma ve sıfat yansıması vardır. Bütün kainat bir zerre iken, bütün zerreler bir kainat eder. Bu zerreler aleminde matematiğin hesaplayamayacağı kadar alem içre alemler gizli, üzerine gayb perdesi çekilmiş.
Eşya nasıl yorumlanır, hadislerin hakiki yüzü nasıl görülür? İki, iki daha dört demek bazen yanlışa bile götürür. Denizi seyretmek ve dalgaların akışını izlemek ve “Bir” e ulaşma cabası göstermek; o bir şeyden başka yapacak bir şeyimiz var mı?