Kübra & Büşra ile ikidebir
İlk şehrin kurulduğu yer Eskişehir… Ne çeşit biyografilerle karşılaşacağımın merakı içindeydim. Pek bilmediğim bu şehri “anlamak” üzere yola çıktık. Bir şehri anlamak, bir noktadan bakmak, bir kaç kişinin rehberlik yapmasıyla da olacak iş değil. Bütün rehberlikler subjektif bir durumdur. Biz bu konuda biraz şanslıydık, çünkü üzeri kelimelerle karalanmamış, fotoğraf altı yazılmamış bir zihinle ayak bastık Eskişehir'e.
Bazı şeylerle ilk tanışıklığın cahillik üzerinden olması insana kalıcı şeyler de öğretebiliyor. Yüzümüze vuran kuru soğuk, ikliminin ve ona bağlı olarak insanlarının da farklılığı ile ilgili tutarlı bir izlenim bıraktı. İstikametimiz aslında Odunpazarı'ydı. Bulunduğumuz yerle gideceğimiz yer arasında yarım saatlik bir mesafe vardı. Bu kısa yolculukta gözlerim evlerin ve sokakların üzerinden geçerek iyi bir özet çıkardı.
Sakin ve vakur olan bu şehir birbirinden farklı mimariye sahip evleriyle, deneysel bir görüntü veriyordu. Gideceğimiz yere yaklaşmaya başladığımızın ilk belirtisi geniş caddelerin daralmaya başlaması oldu. Daraldıkça daraldı ve birbirine dayalı, cumbalı, rengarenk evler karşıladı bizi. Maketi andıran bu evlerin önünden geçerken, kendimi masalın içinde bir figür gibi hissettim. İçinde derin biyografiler barındıran bu evlerin terk edilmiş olduğunu duyunca inanamadık…
Bir sokağında Bediüzzaman, diğer bir sokağında Evliya Çelebi, başka bir sokağında ise Atatürk misafir olmuş. Bediüzzaman'ın kaldığı ev sarıya boyanmış, diğer iki katlı minyatür evlerin yanında devasa kalıyor. Ben de o tarihi şahsiyetlerin kaldığı evleri gördüm, geçtiği sokaklardan geçtim. Eski ve içinde yaşanmışlıklar barındıran bu ortamda birden kendimin yeni olduğunu fark ettim. Evet evet, ben bu sokak ve evlerden daha yeniydim. Her ne kadar böyle söylesem bile bu evler yenilenme projesine dahil olmuşlar ve eski yüzleri yenilenmiş. Bu projenin mimarı, o evlerde yaşamış biri. Yani Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı.
Yirmi sokakla yüz evin restorasyonunu yapmış. Evlerin köşeyi döndüğü Arnavut kaldırımlı sokakların bazılarına girdiğinizde karşınıza makyajı akmış evler de çıkıyor ki, onların yaşanmışlıklarına ve gerçek yaşlarına tanık oluyorsunuz. Evlerin bitmiş hali, yarım kalmış masalın son fotoğrafları olacak. Bizde Burhan Sakallı ile bu fotoğrafı konuştuk. Kübra
Odunpazarı ismi nereden geliyor?
Bazı şehirlerde buğday, kömür pazarları olur. Eskişehir' de Odunpazarı var. Buraya kenar mahallelerden odunlar gelmiş. Çünkü odun burada herşeyin başı. Madende, aydınlatmada ve ısınmada kullanılıyor.
İsmini çağrıştıran hiç bir kültürel iz yok. Ne odun var ne de ağaç…
Sağlıksız kentleşmeyle birlikte yeşil dokusu kaybolmuş. İsmini çağrıştıracak hiç bir aktör kalmamış. Bu dokunun en önemli ve eski kalıntıları yol açarken ve meydan düzenlemeleri yaparken yok olmuş.
Sizin çocukluğunuz da Odunpazarı'nda geçmiş. Çocukluk evinizi tarif eder misiniz?
Türk mimarisinin ilk örnekleri Odunpazarı'nda verilmiş. Bahçeli bir, iki nadiren üç katlı, bir bahçe duvarıyla yoldan ayrılmış evler var. Benim yaşadığım ev de böyle bir evdi. Bodrum, zemin ve ikinci kattan oluşan bir evde oturdum.
Peki Odunpazarı evlerinin özelliği nedir?
Bu evlerinin kuruluşu 11.yüzyıla dayanıyor. Eski geleneklerde olduğu gibi merkezde bir cami onun yanında dini ve sonra ekonomik yapılarla, ticari yapılar geliyor. Odunpazarı da bu karakteristik özelliği taşıyor. Kurşunlu camisi var ve caminin etrafında sosyal donatılar oluşmuş. Kervansaraylar, aşevleri, bimarhaneler, medreseler gibi. Geleneksel Türk kentlerinin o küçük yapısına uyuyor. Dolayısıyla burada bir sivil yaşam da oluşmaya başlamış.
Ya Odunpazarı'nın özelliği…
İlk eski şehirin kurulduğu yer. Bir şehrin ilk kuruluşundaki bütün tecrübeyi yaşamış. Türk kentinin ilk çekirdeğini oluşturuyor. Sivil Türk mimarisine en fazla katkı sağlayan bir yer olarak ortaya çıkıyor. İlk Osmanlı Hutbesi Eskişehir'de okunuyor. Burada böyle bir başkentlik misyonu var. İmparatorluğun kuruluşuna beşiklik etmiş.
...
Beddiüzaman'ın kaldığı ev var burada. Odunpazarı tarihi barındırıyor. Evlerin biyografileri var mı?
Var tabi. Mesela sokaklardaki evlerin birinde Evliya Çelebi misafir olmuş. Üçyüz yılı aşkın bir ev. Burada var olan sokaklar ve caddeler bugünkü ismiyle Evliya Çelebi'nin seyahatnamesinde var. 1922 yılında Eskişehir işgal altındayken Yunan Kuvvet Komutanları bir evi cephanelik olarak kullanıyorlar. Arif Nihat Asya burada kalıyor ve Bayrak şiirinin bir kısmını yazıyor. Yine 1922 yılında Atatürk Eskişehir'e geldiğinde buradaki evlerden birinde kalıyor.
Yeni Şafak