Bırak bu çalımları…

M. Maruf ÖZÜLKÜ

28 Şubat’ın en sıcak günlerinde, “Türkiye İran olamaz” diye slogan atan “sözde cumhuriyetçiler”e karşı Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu en güzel cevabı vermişti:
“Evet, Türkiye İran olamaz, ama Suriye de olamaz…”
Suriye’nin yönetim şekli malum…
Ülkenin azınlığı olan Nusayrilerden Hafız Esad ekibi ihtilal yaparak ülkenin yönetimine el koydu. Diktatörlüğünü doya doya yaşadı.
Gerçi orada da Cumhuriyet adı var, Meclis var, seçimler var…
Yani,  cumhuriyet ve demokrasinin şekli unsurlarının çoğu  tamam gibi.
Ama Hafız bir kraldı. Ardından başa gelen oğlu Beşşar Esed, krallığı sürdürüyor.
***
Hemen yanındaki diğer bir ülke olan Irak’a geçiyoruz. Irak’ta yıllarca kan, zulüm vahşet kokan istibdadıyla Iraklıları perişan eden Saddam Hüseyin’i hatırlayınız.
Saddam Hüseyin’in de Meclisi vardı, kabinesi vardı seçimleri vardı hatta halkoylamaları da vardı.
Amerika işgal etmeden iki hafta evvel yaptırdığı referandumda halkın yüzde doksan dokuzu kendisine oy vermişti. O günlerdeki Irak’ın resmi organları sonucu böyle ilan etmişti tüm dünyaya.
Amerika işgalini hazırlayan da işte bu istibdadı olacaktı ki, coniler ülkeye ciddi bir direniş görmeden girebildiler.
Bugün harem-i ismeti payimal edilen mazlum ve mağdur Irak, işte bu Saddam keyfiliğinin eseridir.
Halkı birbirine bağlayan rabıtalar çözüldü, nifak aldı başını ve vahşi canavar da bundan beslenerek, buraları hunharca tahrip etmeye ve halka kan kusturmaya devam ediyor.
***
Fazla uzağa gitmeye gerek yok. İsterseniz bir de İran’a bakalım.
Resmi adıyla: İran İslam Cumhuriyetine…
Adına Cumhuriyet denilince nasıl cumhurun benimsediği sistem olmuyorsa, aynı şekilde İslami denilince de İslami olmuyor yönetimler.
Son seçimden sonra halkın isyana dönüşen tepkilerini ibretle izliyoruz. Orada Ayetullahların, konseylerin, koruyucuların tavırları ve refleksleri ile bizim ihtilalsever, Kemalist oligarşilerin ve malum komitelerin davranışları arasında bir fark var mıdır?
Sadece emir ve yasakların niteliği değişiyor. Tepeden inmecilikte, buyurganlıkta, had koymada aynı ceberutluk yaşanıyor.
İran halkı bu yüzden, aynen bizim Anadolu halkının dediği gibi, “yeter söz milletindir” diyor.
***
Netice-i kelam…
Demokratlık meziyettir. Her fikre açık olmak, her sese tahammül etmek, her renge aşina olmak güzel bir hususiyettir.
Demokratlığı, entrika aracı yapmak dessaslıktır.
İstibdatı setretmek için kullanmak münafıklıktır.
Umumun malı olan imkan ve kaynakları şahsına yada komitesine seferber etmek hıyanettir.
Padişahların tek adamlığına isyan edip başka isim ve sıfatlar altında yeni despotlar meydana getirenleri “cumhuriyetçi” ve “demokrat” saymak da, en hafif ifadeyle saflıktır.
Bize özde değil sözde cumhuriyetçi lazım.
Bize adam gibi laik-cumhuriyetçi-demokrat, adam gibi hukuktan yana, milli iradeden yana eşitlikten yana ve adam gibi muhtıralara, darbelere darbe heveslilerine karşı duracak adam gibi adamlar lazım.
Adam gibi madamlar ya da madam gibi adamlar ile ülkenin çektiği ah ile zardır.
Bu ülke başında, keyfilikler karşısında dik duran, omurgalı, özü sözü bir, adamlar görmek istiyor artık.
Yamuk adamları sırtında taşımamakta kararlıdır artık.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.