Birinci yılında 15 Temmuz

Safa MÜRSEL

Asker-sivil bürokrasi ile girişilen FETÖ darbe teşebbüsü, bir yıl geride kaldı. Eli kanlı bu örgüt, dini kullanmakla kalmamış,“fesat şebekeleriyle” ittifak ederek, ülkesi aleyhine her kötülüğü göze almıştır.

Kırk yılını dini kimliğin gölgesinde geçiren bu hareketin, devleti gasp cesametinde bir ejderhaya dönüştüğünü, bir yıl önce, ses duvarını aşarak ölüm kusan jetlerin gürültüsüyle farkedebildik.

Artık bilmeliyiz ki, karşımızda, devletin kılcal damarlarına nüfuz ederek ülkesine karşı “ecnebi parmağıyla” iş tutmaktan ar etmeyen bir yapı var.

Bu yapının oluşturduğu beka tehdidi, alınan etkili tedbirlere rağmen sıcaklığını korumaya devam ediyor. Bazı uluslararası kuruluşların, 2017’de Türkiye’yi darbe tehlikesi altında olan ülkeler arasında saydıkları düşünülürse, rehavet bize göre değil. Topyekun müteyakkız olmalıyız.

Önümüzde, her çılgınlığı yapabileceğini, 2012’den itibaren ataklarla kanıtlamış militarist bir yapı var. Zorlandığı ölçüde yabancılara sığınıyor. En büyük şefaatçisi, ABD istihbaratçılarıdır. Bunlardan G. Fuller, 15 Temmuz yıldönümünde, ülkesindeki eli kanlı kaçakları görmezden gelerek, bu yapı hakkında “ılımlı İslam” diye sayıklıyor.

Görülmesi gereken gerçek, artık bu yapının, “müteharrik-i bizzat” olmayıp, “müteharrik-i maalgayr”olduğudur. Yani kendi adına hareket kabiliyetini yitirmiş, başkaları adına harekete mahkum hale gelmiştir. Bu özelliği sebebiyle uluslararası güçlerin makbul metaıdır.

Özellikle ABD ve bazı Avrupa Birliği ülkeleri, bu yapıyı, bölgedeki emelleri için, pervasızca Türkiye’ye karşı kullanıyorlar.

Bu yapıdaki yabancılaşmayı gören vicdan ve izan sahiplerinden “Ben ülkeme bu ihanetleri yapmayacağım” diyebilecek olanların önlerinde tarihi bir fırsat var. O da, geç olmadan vatanlarına dönmektir. “Tövbe kapısı açıktır.” Vakit henüz geç değil.

Cemaat diye girilen, rüyaları bile ısmarlama mizanzene dönüşmüş, ülkesinin yüzde doksan dokuzuyla sorunlu bir yapının, maddi-manevi bu kadar cinayetten sonra, dünya ve ahiret saadeti adına, kimseye vadedeceği bir şey yoktur.

Başkalarının kuruverdiği düzen bizim değil, kuranların eseri olur. Onlara çalışır. İslam dünyası, bir asırdır böyle yapılanmaların ağır bedelini, canıyla-malıyla ödüyor. Örgütün lideri, son bir konuşmasında, “yabancıların, malınıza, canınıza, çoluğunuza çocuğunuza zararı olmaz” demiş. Sanki zihinleri hazırlamak için işgal güzellemesi yapıyor. İslam dünyasının yüz yıldır değişik dozlarda yaşadığı esareti, mensuplarına yaşam tarzı olarak reva görüyor. Bu sözlerdeki güvencede “hikmet” arayan camia mensupları, işgal güçlerini evine misafir almakta herhalde bir beis görmeyecektir…

Yabancı ve işgalcilere karşı yukarıda telkin edilen yaklaşımın nasıl bir gaflet olduğunu Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatından bir örnekle mukayese edelim:

Tek partinin iktidar olduğu 1930’lu yıllarda İtalya ve İngiltere ile Türkiye arasında siyasi bir kriz yaşanır. Bu krizde Bediüzzaman, kendisine zulmeden hükumetten yana tavır takınır. Çevresindekiler, “niçin sana zulmedenlerin hükumetine taraftar çıkıyorsun, İtalyan ve İngilizlere taraftarlıkla hükumetin yıkılmasını sağlayıp, baskıdan kurtulmayı niye düşünmüyorsun?” diye sorarlar. Yabancılara sığınarak ülkesine zarar vermenin, bir Müslüman için haysiyetsiz bir tutum olacağına dikkat çekerek şu cevabı verir

“Biz ferec, ferah ve sürur isteriz. Fakat kafirlerin kılıcıyla değil. Kafirlerin kılıcı başlarını yesin.”

Görülüyor ki, Bediüzzaman, sohbet arasında adı kullanılacak figür değil, fikir ve tercihlerine uyulması gereken bir alimdir. İşgal güzellemesi yapmadığı gibi, öyle tehlikelerde, kaçmak bir tarafa, silahını kuşanıp devletinin yanında cephelere koşmuştur.

Bir yıl önce ülkesine isyan etmiş bir hareketin, işgal güzellemeleri yapacak kadar, nasıl savrulduğunun hazin sonunu seyrediyoruz.

Mümine yakışır izzet ve haysiyetli bir hayat için, “Allah, bu milleti yeni 15 Temmuz’lardan korusun” demek, ızdırar lisanıyla yaptığımız duamız olsun.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (3)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.