Anne-baba çocuğunu alır ve okula kaydını yaptırır. Başlarda her şey normaldir. Belki de çocuğun ilk defa bu kadar çok arkadaşı olacaktır. Daha küçüktür. Masumdur. Arkadaşını hiçbir şekilde sorgulamaz. Rengine, ırkına inanışına bakmaz. Karşısındaki onun için sadece bir insandır. Arkadaştır. Arkadaşı düşünce kaldırır. Onunla üzülür, onunla güler. Onunla empati kurar. Beslenmesini unutan arkadaşı ile yemeğini hiç düşünmeden paylaşır. Arkadaşı açken kendisinin boğazından geçmez yedikleri. Küsme kavramı sözlüğünde yoktur. Onun için küsmek bir teneffüs vakti kadardır. Bir teneffüste küstüğü arkadaşıyla diğer teneffüste rahatlıkla oynayabilir. Asla kin tutmaz. Kinin ne olduğunu bile bilmez. O sadece arkadaşlarıyla birlikte yaşamayı, oynamayı ister.
Çocuk biraz büyür. Ortaokula gelir. İlkokuldan getirdiği kültürle biraz yaşar. Zaman ilerledikçe değişim de başlar. Düşen bir arkadaşını kaldırmadan geçer, gider. Getirdiği beslenmeden arkadaşına yarısını vermez artık. Belki bir parça lütfeder. Küsmekler bir teneffüs vaktinden bir güne çıkar.
Çocuk daha da büyümüş genç olmuştur. Liseye gelmiştir. Masumluktan eser kalmaz artık. Arkadaşı düşsün diye kendisi çelme takar. O da yetmezmiş gibi arkasından güler bir de. Küsmeyi bırak kin besler arkadaşına. Okul çıkışında bir de hesap sorar kendi aklınca. Kavgalar başlar. Düşman kesilirler birbirlerine.
Buraya kadar bir tablo çizmeye çalıştık. Şu an için toplumumuzun küçük bir yansıması olan okullarda durum bundan ibaret. Fazlası var eksiği yok. Bu dönüşüm çok üzüntü verici. Ama gerçek bu. Üniversiteyi buna katmak bile istemiyorum. Üniversitelerde neler olduğunu, gençlerimizin birbirlerine karşı tutumlarının nasıl olduğunu günlük kavgalarından, yaşanan olaylardan zaten biliyorsunuz. Toplumda aynı ayrışmanın içinde değil mi? Herkes birbirlerine düşmanca bakmıyor mu? Kim komşusundan haberdar? Yolda yürürken insanların yüzüne bir bakın. Büyük çoğunluğunun yüzü gülmez. Somurtarak sanki birine zarar verecekmiş gibi koşar adımlarla yürüyoruz. Yanından geçtiklerimizden habersiziz. Trafiğe ne demeli? Direksiyon başında kendimizi kaybetmiyor muyuz? Hangimiz ne kadar karşı tarafı düşünüyoruz? Bu örneklerin sayısını istediğimiz kadar artırabiliriz. Verilecek çok örnek var çünkü.
Şimdi asıl sorumuza/sorularımıza gelelim.
Aynı okullarda, aynı sıralarda okuyan, yemeğini paylaşan, birlikte gülen, birlikte ağlayan çocuklarımıza ne oldu da şimdi birbirlerine düşmanca davranıyorlar? Toplumumuz birlikte yaşama ahlakından yoksunsa, bunu beceremiyorsa sorumlusu kimler veya neler? Toplumu oluşturan bireyler aynı eğitimden geçmediler mi? Aynı ideolojiyle yetişmediler mi? Aynı ders kitaplarını okumadılar mı? O zaman neden ilk başta sözünü ettiğimiz masumluk dönüşerek yerini kavgacı, ayrışmacı vb. olumsuz davranışlara bıraktı?
Bu sorunun cevabını herkes bir şekilde kendince verebilir. Soruna çözüm önerileri de getirebilir.
Benim önerim ise; Sayın Bakanımızın da dile getirdiği eğitimde reformu biran önce gerçekleştirilmeli, eğitim kademelerinde bozulmaya sebep olan unsurlar birer birer tespit edilerek uygulamaya konulmalıdır. Eğitimde reform ile ilgili daha önce bir yazı kaleme aldığım için burada eğitimde bozulmanın asıl nedenlerine ve getirilen çözüm önerilerine girmiyorum. Merak edenler ilgili makaleye göz atabilirler.