Bitlis ve Tiflis kardeştir
Said Tifliste Şeyh Sanan tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken yanına bir Rus Polisi gelir ve sorar: - Niye böyle dikkat ediyorsun? Said der
-Medresemin plânını yapıyorum.
O der:
-Nerelisin?
Said :
-Bitlisliyim.
Rus Polisi.
-Bu Tiflistir.
Said :
-Bitlis Tiflis birbirinin kardeşidir.
Rus Polisi:
-Ne demek?
Said :
-Asyada, Alem-i İslâmda, üç nur birbiri arkasında inkişafa başlıyor. Sizde, birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacak.
Şu perde-i müstebidâne yırtılacak, takallüs edecek, bende gelip burada medresemi yapacağım.
Rus Polisi:
-Heyhat!.. Şaşarım senin ümidine!
Said :
-Ben de şaşarım senin aklına! Bu kışın devamına ihtimâl verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir nehârı vardır.
Rus Polisi:
-İslâm parça parça olmuş?
Said :
-Tahsile gitmişler.İşte Hindistan İslâmın müstaid veledidir; İngiliz mekteb-i idadisinde çalışıyor. Mısır, İslâmın zeki mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan İslâmın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde tâlim ediyorlar. İlâ ahir...
Yâhu, şu asilzâde evlad, şehadetnâmelerini aldıktan sonra, her biri bir kıta başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüç ettirmekle, kader-i ezeli nâzarında, feleğin inadına, nevi beşerdeki hikmet-i ezeliyyenin sırrını ilan edecektir.
Çağımızda İslam aleminin tanımına ve geleceğine ait en güzel anlatım, Bediüzzamanın Rus polisi ile olan diyalogunda saklıdır. Bu; aslında her Müslümanın iç dünyasında kendisiyle yaptığı konuşmadan başlayıp, farklı din mensuplarına verdiği cevaplara kadar uzanan bir örgüden ibarettir. Son yüzyıllarda parçalanmaya mahkum edilen İslam aleminin mensupları, bu durumu bir sosyal travma olarak da yaşamakta ve hiçbir şekilde kabullenememektedir. Ancak ard arda gerçekleşecek olan inkişafın belirtileri ortaya çıktıkça Müslüman halklar da ataletten uzaklaşabilmektedir.
Türk-İslam mülkündeki toprakların birbirleriyle olan bağlantısı bir kardeşlik temasında sağlanmış, bunlar şehir olarak da, farklı halklar olarak da aynı şekilde vücut bulmuştur. Tiflis Bitlisle kardeş olduğu kadar, Türkistan Mısırla kardeş, Hindistan Kafkaslarla kardeştir. Aynen Anadolunun Azerbaycanla kardeş oluşu gibi
1918de Mondros Mütarekesi adındaki İngiliz hükmü başlamadan önce Enver Paşa Teşkilat-ı Mahsusanın kahramanları Nuri Paşa ve Hacı Sami Beyi ata yurdu Azerbaycandaki Ermeni ve Rus işgalini ortadan kaldırmak için son dem olarak nitelenebilecek Kafkas İslam Ordusunu teşkil edip Baküye gönderdi. Bu, çoğunlukla gönüllülerden oluşan ve Azerbaycanın Gence şehrine gelene kadar gönüllüleri bünyesine katan bir orduydu. İngilizlerin desteklediği Bolşeviklere rağmen yaz mevsimi içerisinde Karabağ, Bakü ve Dağıstan işgalcilerden ve çapulculardan kurtarıldı. Ve doğunun ilk cumhuriyetlerinden Azerbaycan Cumhuriyetinin konumu sağlamlaştırıldı.
90. yıldönümünde Baküyü fetheden kahraman askerlerimizi ve onlara önderlik eden Enver Paşayı, Nuri Paşayı, Türkistan halklarının Rus emperyalizmine karşı ihtilal yapmaları yolunda çalışmalar yapan Sami beyi ve nicelerini rahmet ve minnetle anıyoruz.
Yakın tarihimiz karmaşıklıklarla dolu. Büyük tarihimiz içerisinde adını bilmediğimiz zaferler, adını anmadığımız cengaverler bulunmakta. Sayın Hakan Albayrakın da vurguladığı gibi sadece bir Anadolu müdafaası şartlanmasına girmeden, Tunustan Orta Asyaya kadarki faaliyetlerimizi, fetihlerimizi ve teşkilatlanmalarımızı yeni nesillere anlatmamız gerekiyor. Bakünün Fethi bile ancak Sovyetlerin yıkılışı ile pak bir şekilde yakın tarih literatürüne girdi. Türkiye olarak tarih araştırmacılığında, eskiyi kabul etmeme dönemlerinden sonraki ilerleyişimiz şu zamanda yeni yeni meyvelerini vermekte. Ancak bunlar da maalesef yetersiz kalmakta.
Aynı Çanakkalede olduğu gibi Baküde de bir zafer yaşandı, Maraşta olduğu gibi Libyada kahraman subaylarımız önderliğinde İtalyan emperyalizmine savaş açıldı, İzmir kurtarıldığı gibi Edirne de İkinci Balkan Savaşında kurtarıldı ve daha niceleri
Tarihin derinliklerine gömülmüş ve unutulmaya yüz tutmuş şanlı zaferlerimizi günümüze kazandırmalı ve toplumsal dinamiklerimizi yeniden oluşturmalıyız. Bunun yolu Balkanlardan, Anadoludan başlar ve Orta Asyaya uzanır. Edebî, tarihî, sosyal bütün vesikaların taranması kalem ehlinin üzerindeki en büyük sorumluluktur.
Kafkas İslam Ordusunun müthiş zaferinden sonra Azerbaycan şairi Salman Mümtaz tarafından Bakü fatihi Nuri Paşaya yazılan şiir de, İslam mülkünde bulunan diğer topraklardaki tarihî ve çağdaş yapı hakkında müjdeler verir mahiyettedir :
Öyün, millet
O gün millet ki eltafı olup şevketli sultanın,
Hilalin halesi kılsın ihata Türk evtanın .
Tefahur eyle, ey millet, muradın hasıl olmuşdur,
Daha eflake yükselmez enin-i ah ü efganın.
Ziyasız Rus zulmünden o yüksek ruhun ölmüşdü,
Dökürdü şişeye her dem şerabi nab tek kanın.
Kızılgül tek açıl, gül, gör ki Türkün şanlı ordusu
Revak-ı arşa nasbetmiş büyük Osmanlı unvanın.
Semaya doğru tuğrul tek sen, ey Türk oğlu, uç, yüksel
Ki, sensen şanlı evladı şerefli eski Turanın.
Bulut altında kalmışdı eğerçi kevkeb-i bahtın ,
Gör imdi necm-i zahir tek hilalın, necm-i tabanın .
Gerek tak-ı mukarnasdan asılsın Türkün tuğrası
Melekler zib-i duş etsin livasın Al-i Osmanın .
Bütün, Mümtaz, ellerden olar Türk milleti mümtaz ,
Sürer bundan sonra Türklük şerefli-şanlı devranın.
(Evrak-ı Perişandan Fethi Gedikli, Ufuk Ötesi)
-Bahsi geçen araştırmaların artması yolunda Enver Paşa Dergisi çalışmalarına devam etmektedir. www.enverpasadergisi.com yoluyla araştırmalarınızı paylaşabilirsiniz.
Haber 7