Hacı Muharrem ağabeyimiz; yüzü nur, sözü nur, gönlü nur olan Risale-i Nur’la nurlanmış bir büyüğümüz.
İstanbul sokaklarını karış karış bilen biri, belki de girmediği sokak kalmamış. Çünkü gençliğinde taksicilik mesleğini icra ediyormuş. 1970’lerde yaşadığı bir hatırasını, kendisiyle bulunduğumuz nurlu meclislerde billur sesiyle sanki yeniden yaşıyormuş gibi heyecanla anlatır, bizi de heyecanlandırır ve eşsiz bir huzur ve manevi bir haz yaşatır. Bu yazıyı yazmadan evvel kendisini aradığımda Eflani’deydi, yine nurlu hatırasını öyle tane tane ve büyük keyifle anlatıyordu ki, sanki sesi yan odadan gelir gibiydi.
Bir gün Hacı Muharrem ağabeyimizin arabasına pek muhterem, ak sakallı, ak yüzlü, yaşadığı devrin karanlığı Onun aklığından bir şey kaybettirememiş apak bir Zât binmiş. Bu Zât Sultanahmet Camii İmamı Gönenli Mehmet Hoca efendi imiş. Karşılıklı selâmlaşmadan sonra Nurları şevkle okuyan ve hemen herkese Nurlardan bahis açan genç taksici Muharrem Ağabey “Hocam, Bediüzzaman Hazretleri’ni tanıyor musunuz?” diye bir sual sormuş.
Gönenli Hocamız, ellerini açıp Bediüzzaman Hazretleri’nin ruhuna fatiha okuduktan sonra “Benim en büyük kazancım Bediüzzaman’ı tanımaktır” dedikten sora anlatmaya başlamış:
“Beni Denizli hapishanesine götürürlerken içimde büyük bir sıkıntı, bir endişe vardı. Hapishaneye geldiğimde Bediüzzaman Hazretleri’ni gördüm, bana ‘Korkma kardaşım Muhammed, sen buraya vazifeli olarak geldin’ buyurdular. Bu söz sonrasında bende bir ferahlama hali oldu, içimdeki dağdağa kayboldu gitti…
Hapisten çıktıktan sonra, Onu tanıyan herkeste olduğu gibi Onunla görüşme iştiyakı her geçen gün şiddetle artmaya başladı. Fakat bir türlü görüşmek nasip olmadı. En sonunda bir gece Cenab-ı Hak’ka iltica ederek, O büyük Zât’la görüştürmesi için yalvardım… Bir bayram sabahı beni ziyarete geldi, öyle bir bayram yaptım ki; hâlâ bayram yapıyorum!”
Hacı Muharrem Ağabey, “Hâlâ bayram yapıyorum!” derken iki elini yukarı kaldırdığını, sesindeki ve yüzündeki ifadenin aynen o muhteşem günü yaşar gibi olduğunu müşahede ettiğini ve hiç unutamadığını söylüyor. Ve akrabası olan Mustafa Sungur Ağabeyden öğrendiğine göre Bediüzzaman Hazretleri ziyaret esnasında, Gönenli Mehmet Hoca efendiye şöyle demiş:
“Bir alim bulunduğu beldede, bayram günü o beldenin büyük bir alimini ziyaret eder. Ben de seni zamanın Şeyhülislamı kabul edip, ziyaret ediyorum.”
Evet, iki büyük insan… Biri Kur’an hakikatlerine hücum edildiği dehşetli bir devirde en olumsuz şartlara rağmen Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir güneş olduğunu ispat eden asrın yücesi… biri de elif cüzünün okutulması dahi yasak olan bir zamanda hafız yetiştiren kutlu bir insan…
Allah bizleri şefaatlerinden mahrum etmesin...
Âmin…