‘Biz biriz ve beraberiz’

Afife ARTIK

Kainatın mevcudatını bir arada tutan nuranî rabıtalar var. Bu nurani rabıtalar kainattan evvel geliyor ve tüm mevcudatın ademden vücuda çıkması da bu rabıtalarla oluyor. Kainatın mevcudatını birbirine bağlayan bu rabıtalar aynı zamanda mü’minleri de birbirine bağlıyor.

Mü’minleri birbirine bağlayan esma-i İlahiyye adedince vahdet alakaları ve ittifak rabıtaları var. Demek mü’minleri birbirine bağlayan öyle sebatsız ve önemsiz ve dünyaya ait şeyler değil. Allah’ın isimleri adedince nurani bağlar var mü’minler arasında.

Madem mü’minleri birbirine bağlayan bu derece kuvvetli bağlar var, öyle ise mü’minlerin birliği ve beraberliği için çalışmak bu nurani bağları esas almak ve bu nurani rabıtaların kıymetini bilmek anlamına geliyor.

Madem ki bizi birbirimize bağlayan rabıtalar Allah’ın isimleri adedince nurani rabıtalardır, öyle ise bu nurani rabıtalara hürmet etmek adına birliğimizi muhafaza etmemiz gerek. Bir mü’min üzerinde Allah’tan daha fazla hak sahibi birinin olması hiç düşünülebilir mi? Öyle ise bizi birbirimize bağlayan nuranî bağlar hürmetine; yani Cenab-ı Hakk’ın esma-i İlahiyyesi hürmetine bir olmalı ve birliğimizi muhafaza etmeliyiz.

Mazlum ve mağdur konumunda iken nasıl birbirimize arka çıkıyor, destek oluyorduk. Şimdi zannediyor muyuz ki düşmanlarımız boş duruyorlar ya da düşmanlıktan vaz geçtiler. Durum onu gösteriyor ki tarih boyunca İslam düşmanları kullanageldikleri ‘parçala ve yut’, ‘sen bizzat saldırma, onları birbiri üzerine sal’ oyunlarını oynamaya devam ediyorlar.

Malumdur ki bir mü’min bir delikten iki kere sokulmaz. Öyle tecrübeler yaşadık ki, bu memleketin insanları artık kardeşine düşman olmaması gerektiğini acı tecrübeler ile öğrendi. Mevcut bu tarihî hafıza ile beraber artık birbirimizi anlamama, birbirimize hasım kesilme lüksümüz olamaz.

Hepimiz Allah’ın ayetlerini okuyup dururken nasıl olur da hakikatleri kardeşimize karşı silah gibi kullanabiliriz, o hakikatler bizden küsmezler mi? Elimize Nurları alıp birbirimizin başına vurmayacak kadar nazik ve hakikate hürmetli değil miyiz?

Hiç birimiz Kur’an hakikatlerini kardeşimize karşı kullanmak için öğrenmedik değil mi?

Eğer birliği, beraberliği, kardeşliği zedeliyorsak haklı olmamızın ne anlamı olabilir?

Madem aramızda bizi birbirimize bağlayan Cenab-ı Hakk’ın esma-i İlahiyesidir; aramızdaki bağı ve kardeşliği ve muhabbeti muhafaza etmek ve kuvvetlenmesi için çalışmak esma-i İlahiye’ye hürmet etmek manasına gelir. Mefhum-u muhalifini söylemeyeceğim zaten âyan oldu. Ve söylemesi bile dehşet verici iken nasıl olur da bu hürmetsizliği yapabiliriz, hangi maslahat, hangi fayda, hangi çıkar buna sebep olabilir?

Ramazan hilaline bakan adamın kirpiğinin kıvrılmış bir kılını hilal zannetmesi gibi bir acib durum içinde olabiliriz; yani meseleye bu minvalden değil de başka bir taraftan bakmakta olabiliriz, yoksa bu dehşetli hale düşmememiz iktiza eder. Hilali gözleyen o adam bizzat aya nazar ettiği için görüş alanına giren bir kıl olmasına rağmen aya öyle odaklanmış ki onu hilal zannediyor, bizzat aya baktığı ve kirpiğini ancak tebei olarak gördüğü için onun, kirpiğinin kıvrılmış bir kılı olduğunu fark edemiyor.

Biz de nazarımızı evvela ve bizzat bir şeye odaklamış isek bu acaib durumumuzu (yani aramızdaki bağ olan esma-i İlahiye’ye hürmetsizlik ettiğimizi) fark edemiyor olabiliriz. Öyle ise biraz nazarımızı kilitlemiş olduğumuz şeyden çekmeye çalışarak daha geniş bir perspektiften bakmaya çalışalım. Buna muvaffak olmak için belki her gün bir araya gelerek her görüşmemizde dolduruşa geldiğimiz, ‘kesinlikle biz haklıyız ve kazanacağız’ gibi telkinler aldığımız çevrelerin üzerimizdeki baskısından azıcık zihnimizi arındırarak, insaf ile hadiselere bakalım. Akletmeyi tefekkür etmeyi, düşünmeyi bu kadar ehemmiyetle vurgulayan İlahi Kelam’ın emrine imtisal ederek, aklımızı kendi hür irademiz ile elimize alarak bir bakalım. “acaba biz haklı isek ve biz kazanırsak ve karşı taraf (yani tırnak içinde karşı taraf!) kaybeder ve mağlub olursa ne olacak?” eğer karşı taraf gibi gördüğüm ile ben bir vücudun azaları gibi isek onun kaybetmesi, benim kazanmamın olumlu olacağını zannettiğim sonuçlarını çok gölgede bırakmayacak mı? adeta sivrisineğin ısırmasından kaçıp yılanların önüne atılmış gibi olmayacak mıyım? hepimiz vız vız eden sivri sineklerden nazarımızı çevirip sinsi ve sessizce yaklaşan yılanlara karşı beraberce mücadele etmeliyiz. Kendini sahnede göstermeden sinsice plan kuranlara karşı “biz biriz ve kardeşiz” diyerek planlarını boşa çıkarmalıyız.

Bu meseleler üzerinde ciddi düşünmemiz gerektiğini hissediyorum. İnşallah hep beraber insaf ile bakıp vicdanımızın sesini duyabiliriz… 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (2)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.