TV Net yönetmenlerinden biriyle hasbihal ediyorum.
“Televizyon nasıl gidiyor?”.
Bir sordum, bin dert işittim. “Kapı dışarı edildik” dedi.
“Hem de sorgusuz sualsiz. Suçumuz işimizi yapmak mı?”
“Ben başörtüsüyle başka kanallarda iş bulamıyorum. Sadece bizim kanallarda çalışabiliyorum. Aldığımız ücret kısıtlı. Bir de alınterinizi zamanında alamıyoruz. Dört ay içerdeyim. Üstüne üstlük şimdi dışardayız” diyor.
*
Katar Merkezli haber kanalı El Cezire TV Net’i satın alınca olanlar oldu. 117 çalışan, şimdi kapı önünde ve tazminatlarını halen alamamış durumda.
TV Net mağdurları bir mektup yazarak Başbakan Erdoğan’dan yardım istemiş, ancak şimdiye kadar ses seda çıkmamış.
*
Beni en çok yaralayan konu “öteki mahalle”nin yazdıkları.
Diyorlar ki,
“Türkiye Gazeteciler Sendikası’na üye olsalardı başlarına bunlar gelmezdi.”
Devamında, “Sendikanın yetki alması için 120 çalışandan 61’inin üyeliği yeterliydi. Eğer böyle olsaydı maaş zammı sırasında sendika masaya oturup anlaşıp sizi mağdur etmeyecek rakamları alırdı… Solcu diye uzak durduğunuz sendikaya üye olmadığınız için şimdi hiçbir hakkınız yok!”
*
Yani: “Siz muhafazakar çalışanlar bunu hak ettiniz” diyor.
Analizin sonunda, “Sıra Zaman, Akit, Yenişafak, Star, Sabah, Samanyolu, Cihan Haber Ajansı, Kanal 7 çalışanlarına da gelecek” diyor.
*
Bu mesele beni değil, muhafazakar kurumları yönetenleri düşündürmeli.
Halbuki biz muhafazakarlar sendikaya ihtiyaç hissetmeden “İşçinin alınteri kurumadan veriniz” diyen bir Peygamberin yolundan gitmiyor muyuz?
*
Eğri oturup doğru konuşalım:
Biz muhafazakarlar;
İşçimize karşı çok gaddarız?
Biz muhafazakarlar;
Çalışanın maaşlarını geciktirmeyi marifet biliriz?
Biz muhafazakarlar;
Küçücük maaşla işçi çalıştırmayı severiz.
Biz muhafazakarlar;
İşçimizi köle gibi çalıştırmayı biliriz de, konu kendi koltuğumuz olunca birden bire “hizmet” aşkımız nükseder.
Biz muhafazakarlar;
Çalışanın kolunu kırarız, sonra da “Kol kırılır yen içinde kalır” deriz.
*
Doğru her yerde doğrudur: Muhafazakar kurumlarda “çalışanlar”ın çoğu mutsuz, huzursuz ve iş güvencesi yok.
Halbuki, mensup olduğumuz inancımız bize yerine getirmekle yükümlü olduğumuz haklardan bahseder. Bunlardan biri de “Kul hakkı”dır.
Kul hakkı, insanların birbirine karşı olan haklarıdır. Dinimiz İslam toplumlarında örnek bir hak ve sorumluluk bilinci geliştirmiştir.
İnsanların haklarına saygılı olmak ne demek: “söz” ve “davranışlarla” onlara zarar vermemek demek… Aynı şekilde bir insana zarar verecek şekilde istemediği sözü söylemeye veya davranışları yapmamak.
Kul hakkı konusunda Müslüman olan insanla, olmayan arasında bir ayrım olmadığını dinimiz bize söylüyor.
Ancak biz bırakın başka dine mensup olanı, kendi inancımıza sahip olan ve hatta camiamızda olan en yakın kardeşlerimizin daha çok “hakkına” giriyoruz.
Acı ama gerçek bu.
Biz muhafazakarlar ve kul hakkı
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.