Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Fetih Sûresi 8-10. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
8-Şübhesiz ki biz seni, bir şâhid, bir müjdeleyici ve (aynı zamanda) bir korkutucu olarak gönderdik.
9-Tâ ki Allah’a ve Resûlüne îmân edesiniz; ve O’na (dînine ve peygamberine) yardım edesiniz, hem O’nu (Rabbinizi) büyük bilesiniz! Hem sabah ve akşam O’nu tesbîh edesiniz!
10-Şübhesiz ki sana bîat edenler, ancak Allah’a bîat etmektedirler. Allah’ın (kudret) eli (*) onların (sana bîat eden) ellerinin üzerindedir. Artık kim (bîatını) bozarsa, o takdirde ancak kendi aleyhine bozmuş olur. Kim de Allah’a, hakkında söz verdiği şeyi yerine getirirse, bunun üzerine (Allah) ona yakında (pek) büyük bir mükâfât verecektir.(**)
(*)“Müteşâbihâtta (ma‘nâsı açık olmayıp, îzâha muhtaç beyanlarda), ma‘nâ-yı mecâzînin (dolaylı olan ma‘nânın) ma‘nâ-yı hakīkīnin (gerçek ma‘nânın) lâfzıyla, üslûbuyla gösterilmesindeki hikmet, insanların me’lûf (alıştıkları) ve ma‘lûmları olmayan ma‘nâları ve hakīkatleri zihinlerine yakınlaştırıp kabûl ettirmekten ibârettir. Meselâ ‘yed’ (el)’in ma‘nâ-yı mecâzîsi insanlara me’nûs (tanıdık) olmadığından, ma‘nâ-yı hakīkīnin şekliyle, lâfzıyla gösterilmesi zarûreti vardır.” (İşârâtü’l-İ‘câz, 13)
(**)Bu âyette umre niyetiyle yola çıkan Müslümanlara, Kureyş müşriklerinin müsâade etmemesi üzerine gelişen hâdiseler çerçevesinde; on senelik müddet için yapılan Hudeybiye andlaşması esnâsında Ashâb-ı Kirâm (ra)’ın Resûl-i Kibriyâ Efendimiz (asm)’a olan bîatları mevzûbahis edilmektedir.
Şöyle ki; Resûlullah (asm) umre yapmak maksadıyla 1400 kadar sahâbesiyle birlikte Mekke’ye doğru yola çıktılar. Mekke’ye yaklaştıklarında bir sahâbeyi elçi olarak, ziyâret maksadını beyân için önden gönderdi. Müşriklerin o sahâbeyi dinlememeleri üzerine bu kez Hz. Osman (ra) gönderildi. Onun da Mekke’de alıkonulmasıyla dönüşü gecikince, ashab arasında öldürüldüğü haberi yayıldı. Bunun üzerine hiçbir harb hazırlıkları olmayan sahâbeler, hemen orada Hz. Osman (ra)’ın intikāmını almak üzere ölünceye kadar harb edeceklerine dâir yemîn ederek Hz. Peygamber (asm)’a bîat ettiler. Öyle ki Peygamberimiz (asm) bu bîatta kendi mübârek elleri üzerine, diğer elini koyarak, “Bu da Osman’ın bîatıdır!” buyurdular. Bu kararlı bîatı duyan müşrikler korkarak, anlaşma taleb ettiler, bu arada Hz. Osman (ra) da geri geldi, harbe gerek kalmadı ve meşhur Hudeybiye anlaşması imzâlandı. (İbn-i Kesîr, c. 3, 342)