Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Sebe Sûresi 3-4. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
3-İnkâr edenler ise: “Bize kıyâmet gelmez” dedi(ler). De ki: “Hayır! Gaybı hakkıyla bilen Rabbime yemîn ederim ki, (kıyâmet) size mutlaka gelecektir! (*) Ne göklerde, ne de yerde zerre ağırlığınca (bir şey) O’ndan gizli kalmaz; ve ne bundan daha küçük, ne de daha büyük hiçbir şey yoktur ki, apaçık beyân eden bir kitabda (Levh-i Mahfûz’da) bulunmasın!”
4-Tâ ki, îmân edip sâlih ameller işleyenleri mükâfâtlandırsın! İşte onlar var ya, kendileri için bir mağfiret ve güzel bir rızık vardır.
(*)“Mekke’de birinci safta Kur’ân’ın muhâtab ve muârızları (karşısına çıkanlar), Kureyş müşrikleri ve ümmîleri (okuma-yazma bilmeyenleri) olduğundan belâgatça (edebî yönden) kuvvetli bir üslûb-ı âlî (yüksek bir üslûb) ve îcazlı (vecîz), mukni‘ (iknâ edici), kanâat verici bir icmâl ve tesbît (hulâsa etmek ve yerleştirmek) için tekrar lâzım geldiğinden ekseriyetce Mekkiye sûreleri erkân-ı îmâniyeyi (îmânın şartlarını) ve tevhîdin mertebelerini gāyet kuvvetli ve yüksek ve i‘cazlı bir îcâz (mu‘cizeli vecîz bir ifâde) ile tekrâr edip ifâde ederek mebde’ ve meâdî (kâinâtın başlangıç ve sonunu), Allah’ı ve âhireti, değil yalnız bir sahîfede, bir âyette, bir cümlede, bir kelimede; belki bazen bir harfte ve takdim, te’hir ve ta‘rif ve tenkir (belirsizleştirme) ve hazf ve zikir (kelimeyi aradan çıkarmak veya çıkarmayıp söylemek) gibi hey’etlerde (hâllerde) öyle kuvvetli isbât eder ki, ilm-i belâgatın (güzel söz söyleme san‘atının) dâhî imamları (âlimleri) hayretle karşılamışlar.” (Şuâ‘lar, 11. Şuâ‘, 236)