Peşimizi bırakın. Yakalayamazsınız bizi. Siziz biz. Kenardan bakmaya çalışmayın; kıyımız yok bizim. Teşhis etmek için boşa uğraşıyorsunuz; yabancı değiliz. “Başka” olmaktan, ayrı görünmekten nefret ederiz. Kimseye şeyh olma hevesimiz yok, kimseye mürit olma kuyruğuna girmedik. “Ey insan…” diye başlayan hitabın muhatabıyız, herkesin düştüğü yerdeyiz. İnsanı düştüğü yerden kaldıran gerçeğe adadık nefeslerimizi; herkesle aynı koşudayız, aynı yokuşta ter döküyoruz.
Sabıkamız var elbette: Secde ettik, vahyin hatırına yüzümüzü toprağa sürdük. Kıyam ettik, Fatiha’ya ses olduk. Rabbimizin bizden istememizi istediklerini seslendirdik. Nice içten, nice hatırlı, nice nazlı ‘âmin’in önüne düştü adımız. Elhamdulillah, Müslümanız.
Geçmişimiz olaylı: Oruç tuttuk; eşitlendik her insanla. Gizli gizli aç kaldık Rabbimizin hatırına. Dudaklarımız çatladı, sızlanmadık. Sevdik, çok sevdik; her şiirin en güzel yerini, En Sevgili’nin [asm] avuçlarına koyduk. İnsanız haliyle; savrulduk, şaşırdık, tereddüt ettik, yanıldık, düştük. Düştüysek de aşk hatırına düştük. Savrulduysak, sevda rüzgârında savrulduk. Yanıldıysak, saflığımızdan yanıldık. Kalkmasını öğendik böyle böyle, dönmeyi özledik, doğrulttuk kendimizi. Tövbeye sarıldık. Gufranın serin yağmurunda ıslanarak teselli aradık. “Biz yanılmayız!” iddiasında olmadık; İblis’in tarafında durmamaya özen gösterdik.
Günde beş vakit, kıble derdine düştük; başkaca yönlerden itibar aramadık. Küfre ve küfür ehline karşı, şükreden olmaya gayret ettik, minnettarlık derdine düştük. Zulme, zalimlere karşı buğzla kuşandık. Yetimin kalp atışlarını duyduk. Yolda kalmışın yükünü hafifletmeyi sevdik. Muhammed Mustafa’ya [asm] ümmetiz, inşallah.
Göğsümüzü gere gere söylüyoruz. Bizim gönlümüzü Risale-i Nur imar etti. Her daim Kur’ân’ın göğsünden taze süt verdi dudağımıza. Detay bilgiyle yormadı, saf ve duru sürprizlerle vahyin akışına kaptırdı bizi. Esmayı sevdirdi, vahyin tazeliğine inandırdı.
Davayı sevmeyi Said Nursi’den öğrendik. Şehadete adanmayı Nur’un ilk kahramanlarının şahitliğinde ders aldık. “O hapiste ise, ben de kendimi ihbar ediyorum” delikanlılığını Zübeyir Gündüzalp’den belledik. Tüm itibarını Hakk’a adamayı Mustafa Sungur’da gördük. Hakikatin hesapsız neferi olmayı Said Özdemir’den öğrendik. Abdullah Yeğin’den ders aldık kavgaya karışmadan, gürültüye aldırmadan işini yapmayı. Düşmanına bile şefkat etmeyi Said Nursi’nin mahkeme kayıtlarından talim ettik. Kur’ân’a hizmet eden herkese süperstar gibi hayran olmayı Fırıncı Abi’de gördük. Kelle koltukta hizmet etmeyi, dava adamının yanında iddiasız durmayı Hüsnü Bayram’la öğrendik.
Sadece yer yetmediği için adını sayamadığımız bir dolu güzel insanın emeği var üzerimizde. Abiler var, abilerin çilesine ortak ablalar var. Kardeşler var; kardeşleri yetiştiren analar var, babalar var. Hasta olduğumuzda çorba pişiren vakıf abilerimiz de, gurbette yarenlik eden oda arkadaşlarımız da sayamadıklarımız içinde.
Yormayın kendinizi, tanımlamaya kalkmayın bizi. Ucumuz bucağımız yok bizim. Hesaba gelmeyiz. Say say bitmeyiz. Çerçeveye sığmayız. Herkesle beraberiz. Herkes gibiyiz. Cemiyet değiliz. Örgüt hiç olmadık. Ki çoğumuz birbirimizi tanımayız. Her mümini kardeş biliriz. Sen-ben kavgasına da bulaşmayız, “siz-biz” derdine de düşmeyiz. Gülün solmasına üzülürüz. Baharın avuçlarından ders okuruz.
Tek-tip değiliz. Belli bir kıyafetimiz yok; üniformamız asla olmadı. İktidar hesabımız yok. Ümmetle beraber ezilir, ümmetle beraber doğruluruz. Faşizme ve baş faşiste ölesiye düşmanız. Kimse bizi barıştıramaz zalimlerin başıyla. En fazla 15 gün arayla, “amelimizde rıza-yı ilahi olsun” diye hatırlarız. Siviliz. Harbiyiz. Delikanlıyız. Bakkalız. Öğretmeniz. Esnafız. Fakir de olur bizden, zengin de çıkar. Kulübümüz yok. Her güzel gazeteyi okuruz. Her güzel yazanın okuruyuz. Varsa güzel dergi abone de oluruz.
Kod adlarımız yok; neysek oyuz. Şeffafız. Çoğunlukla birbirimizi göremeyiz; uzakta bir yerde, isimsiz, şansız, iddiasız nefeslerle ittifak halinde olduğumuzu bilmek bize yeter. Yeryüzünü vatan biliriz. Siyasi sınırları tanımayız. Mazlumun yanında olmaktır çırpınışımız; ümmetin derdi neyse derdimiz odur. Dünyadan ötedir hesabımız. Kimimiz ölmüştür, kimimiz yaşarız. Ast-üst olmaz aramızda. Kardeşiz sadece; hiyerarşimiz yok.
Kitab’ı okuruz. Anlamazsınız siz, hatta bazen biz de fark etmeyiz, ağzımızda esma dolaşır, sözlerimizin arasında ayetlerin anlamı tebessüm eder. Sağlam yerden dersliyiz. Kur’ân’ın talebesiyiz. Peygamber’in ümmetiyiz.
Biz Nur talebesiyiz.