Selahattin Dönmez'in yazısı
Karbonhidratlar başlıca enerji kaynağımızdır. Tatlarının hoş olması ve çabuk enerjiye çevrilmeleri tüketimlerini arttırmaktadır. Bununla beraber rafine ve boş enerji verenler şişmanlığa, insülin direncine yol açtığı gibi bazı kaynaklara göre dengesiz tüketimleri hastalıkta risk etkeni oluşturmaktadır. Uzun süreli bir prospektif çalışmada açlık hipergliseminin ve/veya diyabetin kanser riskini arttırdığı gösterilmiştir. Açlık kan şekerinin 90mg/dl üstüne çıkması riski arttırmakta 145mg/dl üzerinde olması ise bunu belirginleştirmektedir. Risk artışı en fazla pankreası etkilemekte bunu özefagus, karaciğer, safra yolları, kolon, rektum ve serviks kanserleri izlemektedir.
GLİSEMİK YÜKE DİKKAT
Hiperglisemi ile insülin direnci ve obezitenin beraber dikkate alınmasını savunan araştırmacıların yanı sıra, hipergliseminin sadece şişmanlarda görülmediğini dolayısıyla bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini savunanlar da bulunmaktadır. Diğer taraftan araştırmalar; diyabet olmadan diyetteki glisemik yükün fazlalığının früktoz, glikoz ve rafine karbonhidratlardan zengin yiyeceklerin fazla tüketiminde erkeklerde pankreas, kadınlarda da kolon/rektum kanser riskinin arttırdığı göstermişlerdir. Diyet posasının özellikle kolon ve rektum kanser risklerini azalttığı bilinmekle beraber, buğday kepeğinin koruyucu olmadığı gösterilmiştir.
DİYET POSASI FAYDALI MI
Bununla beraber diyet posasının genel olarak dışkı hacmini, su tutumunu, yabancı madde atımını (özellikle safra asitlerini bağlayarak) arttırdığı, dışkının bağırsaktan geçiş zamanını azalttığı, bağırsak mikroorganizma yapısını değiştirdiği, dışkıyı sulandırarak kısa zincirli yağ asitleri oluşturduğu bilinmekte ve bütün bu etkinlikleriyle koruyucu olduğu savunulmaktadır.
Star