Ahmet Bilgi'nin haberi:
Bediüzzaman Said Nursi'nin hayatını anlatan Hür Adam filmine sert eleştiriler yönelten Yeni Şafak yazarı Dücane Cündioğlu'na cevap Prof. Dr. Himmet Uç'tan geldi.
Risale Haber'e gönderdiği açıklamasında Cündioğlu'nu insaflı olmaya çağıran Prof. Uç, "Şu ana kadar 130 eleştiri okudum, kardeş ben bu kadar çılgın bir eleştiri görmedim. Sen onun ile ilgili bir filmi bu kadar çöpe atmak gibi bir tavır sergileme, biz bir yol açmaya çalışıyoruz" dedi.
İşte Prof. Himmet Uç'tan Dücane Cündioğlu'na cevap:
Yazınızı okudum. Türk eleştiri tarihi ve batı eleştiri tarihi dersleri okutuyorum. Dünyanın büyük eleştirmenlerini sayabilirim, bunlardan Biri Thomas Stearn Eliot, onun eleştiri nasıl yapılır konusundaki yorumlarını okumanızı isterim. Namık Kemal'in nesnel eleştiri örnekleri, Şinasi'nin eleştirileri, Flaubert'in, Alain'in eleştirilerini tavsiye ederim.
Bakın samimi söylüyorum, aynı kulvarda top koşturuyoruz. Fakat eleştiride nesnellik diye birşey vardır. Bediüzzaman nesnel eleştirinin bizim eleştiri tarihimizdeki en uygur uygulamacısıdır, inkarın, nihilizmin fiktif şahıslarını ne kadar harika bir şekilde kırmadan itikada getirmek için mantiki, kozmik, akli, nesnel deliller ile konuşur.
Sizin yazınızda bir vakaya dayanan bir sahneye dayanan eleştiri yok. Estetikte bir kural vardır, "hiçbir şey başlanıçta mükemmel değildir, mükemmel zamanın katkısı ile ortaya çıkar." Bu film yokluklardan gelmiş, anlatılmaz fedakar bir adamın nesi var nesi yoksa ortaya koyduğu bir çalışma.
El insafü nısfüd din, insaf dinin yarısıdır. Atilla Dorsay, Reha Muhtar, Oral Çalışlar, Cemil Koçak daha nice objektif eleştiriden haberdar insandan daha radikal kırıcı, ezici, hapsedici, insafsız. Temsil dünyanın tiyatro, sinema, hikaye ve roman gibi sanatın temel argümanıdır. Bediüzzaman Ankara'dan kahramanlığı yüzünden çağrılmış bir adam, zavalı bir adam değil ki onu eleştirelim. O hayatının hiçbir döneminde hiç kimsenin karşısında tezellüle tenezzül etmemiş bir kahramanı bimisaldir. Bin yıldır teraküm etmiş küfrün çöplüğünü temizleyip bizim dimağlarımızı güllü çiçekli vahalara çevirmiş bir adamdır. Sen onun ile ilgili bir filmi bu kadar çöpe atmak gibi bir tavır sergileme, biz bir yol açmaya çalışıyoruz. Bu adamcağız o yolu açmak istiyor, sen önüne böyle bir eleştiri ile, aynı çeşmeden su içmiş olduğun halde niye engel çıkarıp, o filmi yerden yere vuranların ekmeğine yağ sürüyorsun.
Solcu yazarlar filme gitmiş, yazının sonunu "önünde hürmetle eğilirim diyor", isyan için gelen güçleri mantığı ile durduran bir anlatılmaz büyük adama karşı neden böyle davranıyorsun anlamıyorum? Şu ana kadar 130 eleştiri okudum, kardeş ben bu kadar çılgın bir eleştiri görmedim. Müptedileri, başlangıçta hırpalamak sanata aykırıdır, farzet ki oyle sen teşvik et teşviş etme. Yüz yıldır arka sokaklara itilmiş bir düşünce ve insanları sahneye koyup içimizdeki zulmü sahneleyen bir esere karşı neden böyle bir tavır sergiliyorsun?
Demek sen zulüm görmemişsin, yeni nesil hep senin gibi desem yanlış olur. Sen kış görmemiş yazsın, biz ise kıştan gelmiş, boyu çıkmamış garibanlar, bütün mesele orada.
Nesnel eleştiri mukayese ve tahlil ile olur, kötüyü daha kötü ile iyiyi daha iyi ile , sahneyi yetersizlikle suçlarsın ama bir tane örnek yok, sen eleştirinin kime olduğunu söylemiyorsun ama bu kadar garipüzzaman olan iki adama biri Bediüzzaman öbürü Tanrısever, bu kadar bidatüzzaman gibi tavır neden? Üzüldüm, üzüldüm, bir kenara büzüldüm, sonra nesnel olmaya çalışalım. Nedir bu azamet, nedir bu garebet? O film konusunda yüz değişik şahsın izlenimini yazabilirim, senin gibisi yok. Bir yetmişlik kadın "Bediüzzaman'a ne kadar da zulmetmişler, ağlamaktan turşuluk oldum" diyor. Bir başkası "denge ve dialog adamı" diyor. Mustafa Kemal'e bu ülkenin selameti için tavsiyelerde bulunmuş bir adam. Reha Muhtar, "kenara itilmişlerin sistemle yüzleşmesi" diyor. Adamın birine değnek vuruyorlarmış "yüz değnek vurun" demiş. Adam gariban şöyle durmuş ve demiş, "sen ya dayak yememişsin, ya sayı saymayı unuttun."
Şimdi ikimiz de cündiyiz, vallahi bu eleştiri bize kar getirmez. Muhabbetle.