Bu hizmet, kafa feneri ile yürümez!

Muhammed Numan ÖZEL

“Bir insanı yakalamak ve kendine çekmek; onun o hissini okşamakla kendine bağlar, hem onun ile onu mağlub eder. Kardeşlerim hakkında en ziyade korktuğum, bunların bu zaîf damarından ehl-i ilhadın istifade etmek ihtimalidir. Bu hal beni çok düşündürüyor. Hakikî olmayan bazı bîçare dostlarımı o suretle çektiler, manen onları tehlikeye attılar.”[1] 

Hakiki her nur talebesi Risale-i Nur ölçülerine göre hareket eder. Bazen bazı aldatan ve aldananlar tarafından nur talebeleri aldatılmak istenir ve kısmen de aldanırlar. Bu aldatmak taktiği tarihin her sürecinde karşımıza çıkmıştır ve çıkmaktadır ve çıkacaktır. Bu imtihanın sürecinin faslındandır. Burada bize düşen şuurlu olmak vasıtasıyle bu çeldiricilere aldanmamaktır.

Bir komite düşünün ki her yere sokulmuş ve bünyeye girdikten sonra desise ve cezbezelerle hizmetin omurgasına yerleşmeye çalışmış ve yer yer bunda muvaffak olmuştur bu zındıka komitesi..

Her yere sokulan ve çok şekillere giren bu komiteyi Tarihçe-i Hayat’ı okuyan herkes varlığından haberdar olmuştur. “Efendiler! 30-40 seneden beri ecnebi hesabına ve küfür ve ilhad namına bu milleti ifsad ve bu vatanı parçalamak fikriyle, Kur’an hakikatına ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden ve çok şekillere giren bir gizli ifsad komitesine karşı, bu mes’elemizde kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz memurlara ve bu mahkemeyi şaşırtan onların Müslüman kisvesindeki propagandacılarına hitaben, fakat sizin huzurunuzda zahiren sizin ile birkaç söz konuşacağıma müsaade ediniz.”[2] Bu metni okuyupta dehşete düşmemek elde bile değil. Öyle bir komite ki, hem Kur’an hem iman hakikatine hücum ediyor.

Hem bu milleti ifsad ve vatanı parçalamak peşinde.
Hem Müslüman görünümlü (demek ki Müslüman değil!).
Hem çok şekillere giriyor (sanki bukalemun gibi)..

İşte böyle bir komİte… Çok entrikalar çeviriyorlar. Yaptıkları bu enterasan ve acip işler ve çevirdikleri dolaplar sebebi ile “bütün münevverlerin kalbleri sızlamış ve hattâ ağlamış, dişleri gıcırdamıştır.”[3] Ama şuurunu kaybettirdikleri ise bu komitenin icraatlarını ya görmüyor, ya susturuluyorlar. Belkide “Nev’-i insanın yüzde sekseni ehl-i tahkik değildir ki, hakikata nüfuz etsin ve hakikatı hakikat tanıyıp kabul etsin. Belki surete, hüsn-ü zanna binaen, makbul ve mutemed insanlardan işittikleri mesaili takliden kabul ederler. Hattâ kuvvetli bir hakikatı, zaîf bir adamın elinde zaîf görür ve kıymetsiz bir mes’eleyi, kıymettar bir adamın elinde görse, kıymetdar telakki eder.”[4] Bu meseleye takılıp kalıyorlar. Makam-ı kazip sahiblerini çok büyüttüğü için aleminde sesini çıkartamıyorlar. Her neyse..

“Bu gizli din düşmanları ve münafıklar çoktandır anladılar ki, Nur talebelerinin kefenleri boyunlarındadır. Onları Risale-i Nur’dan ve üstadlarından ayırmak kabil değildir. Bunun için şeytanî plânlarını, desiselerini değiştirdiler. Bir zayıf damarlarından veya safiyetlerinden istifade ederiz fikriyle aldatmak yolunu tuttular. O münafıklar veya o münafıkların adamları veya adamlarına aldanmış olanlar dost suretine girerek, bazan da talebe şekline girerek derler ve dedirtirler ki: “Bu da İslâmiyete hizmettir, bu da onlarla mücadeledir..”[5]

Çeşitli şeyleri safi nurcuların önüne koyarak o nur talebesinin nurlarla olan meşguliyetini azaltarak alemini dağıtmak peşindedirler. Bu komitenin adamları “bir takım kandırışlarla sırf o Nur talebesinin Nurlarla olan meşguliyet ve hizmetini yavaş yavaş azaltmakla ve başka şeylere nazarını çevirip, nihayet Risale-i Nur’a çalışmaya vakit bırakmamak gibi tuzaklara düşürmeye çalışıyorlar. Veyahut da maaş, servet, mevki, şöhret gibi şeylerle aldatmaya veya korkutmakla hizmetten vazgeçirmeye gayret ediyorlar.” [6] Bu sebeple her meslek ve meşrebin içine az çok sızmış olan bu adamlara karşı müteyakkız davranmak elzemdir. Yoksa Konya yerine hanyaya götürürler sen bunu anlayana dek iş işten geçer; ama dönemezsiz

Mesela birisi Üstadın talebeleri aleyhinde konuşuyorsa ve Bediüzzaman'ın varislerini nazarlardan düşürtmek yolunu tutmuşsa ve buna gayret ediyorsa adımız gibi bilmeliyiz ki bu ya içimize sızmış, ya bu münafıklara aldanmış veya aldananlara aldanmıştır. Üstadımızın varislerine itibarı kırıp onların yerine kendisini koymaya çalışmaktadır. Postnişinlik gütmektedir.

Hizmette istikametin şartlarından birisi de üstadımız Bediüzzaman’ın varisleri ile beraber olmak ve bu ağabeylere ve kurdukları neşriyatlara da sahip çıkmaktır.

Şayet sembolik olarak ağabey denilip, Üstadın sadece yemeğini yapmış, temizliğine bakmış, ellerinden öperiz saygımız sonsuzdur; ama beraber değiliz veya biz daha iyi biliyoruz gibi şeyler ileri sürenlerden uzak durmak elzemdir.

Madem Üstadımız “kahraman kardeşlerime vasiyet ediyorum. Onlara bırakıyorum ki; emr-i hak olan ecelim geldiği zaman, benim arkamda o metrukâtım, benim bedelime o sadık ve mübarek ellerde hizmet-i Nuriye ve imaniyede çalışsın ve istimal edilsin.”[7]  ve “bütün talebelerin fevkinde diyerek değil, benim en yakınımda hizmetimde olup bir derece tam tarz-ı hareketimi bilenler ve yakından görenler içinde, dört-beş adamı mutlakvekilyapıyorum. Ben ölsem veya hayatta şuursuz kalsam, Nurlara karşı hizmetimin tarzını bilerek tam yapabilsinler. Şimdilik Tahirî, Sungur, Ceylan, Hüsnü ve bir-iki adam daha mutlakvekilim olarak vasiyet ediyorum.” [8] dedi o halde bizler varsa bir meziyetimiz bu meziyeti bu ağabeylerimizle beraber hareket edip onların yanında ve sayesinde hizmete destek vermeliyiz. Aksi halde “Ateş böceğinden daha sönük kafa fenerinle nasıl şu güneşlere karşı gelebilirsin?”[9] kendi malumat ve efkarınla hareket edersen, bencelerine güvenip yürürsen hüsrana uğrar ve keşmeşten kurtulamazsın.

Bediüzzaman Said Nursi bu hizmet, hizmet edinde kafanıza göre, işkembenize göre dememiş ve varislerini hizmetin başına koymuş bir nevi muhafız ve müdebbir gibi. Lakin hizmetin inkişafı hususunda “herbirinizi derecesine göre birer Said ve birer vârisim ve benim yerimde Nurların birer bekçi muhafızı..” [10] olarak tayin etmiştir.

Bahtiyar o kimse ki kafa fenerine göre hareket etmez.
Bedbaht o kimse ki kafa fenerinin ışığına itimad eder ona göre hareket eder.
Bahtiyarlardan olmak duası ile.

[1] Mektubat ( 412 )
[2] Tarihçe-i Hayat ( 418 )
[3] Şualar ( 547 )
[4] Mektubat ( 370 )
[5] Tarihçe-i Hayat ( 691 )
[6] Tarihçe-i Hayat ( 691 )
[7]Emirdağ Lahikası-1 ( 136 )
[8]Emirdağ Lahikası-2 ( 233 )
[9]Sözler ( 309 )
[10]Emirdağ Lahikası-2 ( 6 )

 

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.