Suçatı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın 2007 yılı sonuna kadar Türkiye'de yolsuz ve susuz köy kalmayacağı vaadinin 2012'ye gelinmesine rağmen Denizli'de gerçekleşmeyen tek köyü durumunda. Adı bile suların birleştiği yer anlamında “Suçatı” olan, içinden Dalaman Çayı'nın geçtiği köyde halk, kendi imkânlarıyla zor şartlarda, yüksek kesimlerde bulunan mağaralardaki birikintilerden, kazdıkları kuyu veya artezyenlerden su bulmaya çalışıyor. Bunun sebebi ise söylentileri yaklaşık bir asır öncesine dayanan, projesi 50 yıl önce hazırlanan Sami Soydam-Sandalcık Barajı'nın yıllardır bitmesi bir yana henüz başlamaması.
GAZOZ VE YAĞ ŞİŞELERİNDEN SU DAĞITIM ŞEBEKESİ
Devletin içme suyu şebekesi yapmamasından dolayı köylüler, ilginç yöntemlerle su ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor. 13 mahalleli, parçalı bir yapıya sahip olan yaklaşık bin nüfuslu köyün yerleştiği tepenin yamaçları birkaç metre kazıldığında su çıkıyor. Bu suları köylüler, kendi imkânlarıyla orman içerinde toprak üstünden geçirdikleri borularla yine kendi yaptıkları depolarda topluyor. Su daha sonra plastik gazoz şişeleri ve yağ bidonlarından yapılan dağıtım şebekesiyle ayrılarak yüzeyden borularla her eve ulaştırılmaya çalışılıyor. Su boruları, Dalaman Çayı üstünden ağaçlara bağlanarak, elektrik tellerine benzer şekilde karşı tarafa geçiriliyor. Bütün bunlara rağmen gelen su da tam sağlıklı değil. Musluktan akan suyun balçıklı ve bulanık olduğu çıplak gözle bile görülüyor.
HER YIL BİRKAÇ KÖPRÜYÜ SEL GÖTÜRÜYOR
Köyün mağduriyeti sadece susuzlukla sınırlı değil. Baraj yapılacak diye köyün yolları da yapılmıyor. Yolun çok bozuk olmasından dolayı cankurtaranın bile saatte 20 kilometreden daha fazla hız yapamadığı, bundan dolayı kaza ve hastalıklarda ölüme sebep olunduğu öne sürülüyor. Ortasından Dalaman Çayı geçtiği köyde vatandaşlar, ağaçları keserek oluşturdukları kerestelerden yaptıkları el yapımı ilkel köprülerle geçmeye çalışıyor. Bu köprüleri de kış aylarında sel götürdüğü için her yıl yeni birkaç tane yapmak zorunda kalıyorlar.
Köy sakinlerinden 72 yaşındaki Adem Yatğın, kendilerinden bir yudum suyun bile sakınıldığını ifade ederek, “70 kusur seneden beri baraj yapılacak deniyor, hâlâ yok.” diyor. Yıllarca yurtdışında çalıştıktan sonra emekli olup köyüne yerleşen Kemal Konakçı da baraj bahanesiyle yollarının bile yapılmadığını söylüyor. Plastik kola şişesini kullanım malzemesi olarak bir Afrika'da çocukların ayağında, bir de kendi köylerinde gördüğünü dile getiren Ercan Yatğın ise, “Devletimizin aczini daha farklı bir sözle anlatmaya gerek yok.” diyor. Yolları bozuk olduğu için cankurtaranın bile çok geç geldiğini, bu yüzden annesinin vefat ettiğini anlatan Yatkın, “Annem hasta oldu, ambulans istedik. Ambulans çıktıktan sonra tam 1 saat 10 dakika sonra köyümüze yetişti. Annem, ambulans gelmeden vefat etti. 112'yi aradım, ‘Yollarınız çok bozuk ve virajlı. Ambulans, 20 kilometreden fazla hız yapamıyor.' dediler. Bir kazada hastalarımızın burada canı çıkıyor.” diye konuşuyor. Barajın muallakta kalmasının köylerine hiçbir yatırımın gelmemesine sebep olduğunu vurgulayan Sait Nuri Yılmaz, “Afet olduğunda, köylünün kendi yaptığı derme çatma su şebekesi bozuluyor. İnsanlar, bulabildikleri iyi kötü kaynaklardan kovalarla taşıyarak, ilkel yöntemlerle ihtiyaçlarını gidermeye çalışıyor.” şeklinde konuşuyor. Adem Sinan Yatğın da 11 kişinin bir depoya getirdiği sudan artanla ihtiyaçlarını gidermeye çalıştığını, o da bazen kesildiği için kullanamadığını belirtirken Bülent Şahan, “Biz derelerden tepelerden gelen suları kullanıyoruz. Sularımız bulanık akıyor, balçık çıkıyor. Kendi çapamızla bu kadar oluyor.” diyor. Mağduriyetlerinden dolayı köyde nasıl yaşadıklarını kendilerinin bile bilmediğini söyleyen Asım Uğur, “O kadar sahipsiziz ki Güneydoğu'da, Doğu'da şurası mahrumiyet, burası mahrumiyet diyorlar. Biz Ege'de olduğumuz halde mahrumiyetimizi bilen yok. Gelsin yetkililer, Suçatı'nın mahrumiyetini bir görsün.” diyor.
'GAP BİTTİ, BİZİM BARAJ BAŞLAMADI'
Köyün 18 yıllık muhtarı Alaattin Dinçer, su şebekesinin yapılması için verdiği dilekçelerde köyün baraj programı altında olduğunu, bundan dolayı boşuna masraf yapılmaması gerekçesiyle yatırım yapılmasından kaçınıldığını belirtiyor. Köylülere yapılan vaatlerin yıllarca gerçekleşmemesi yerel siyasetçileri de iyice bunaltmış durumda. Suçatılı olan AK Parti eski Acıpayam İlçe Başkanı Selahattin Dinçer ise barajın Yolçatı, Sandalcık ve Karaismailler köylerini de ilgilendirdiğini, bölgedeki mağduriyetten dolayı halkın karşısında ezildiklerini ifade ediyor. Dinçer, “Baraj olacak diye bütün hizmetlerden mahrumuz. Hattâ evlerin, arazilerin metrekaresi, meyvelerimizin adeti sayıldı. ‘Bundan sonra herhangi bir inşaat yaparsanız, meyve dikerseniz bunun parasını alamazsınız.' dediler. Bu dört köyün vatandaşı hiç inşaat yapamıyor. Evinin tamirini yapamıyor. Arazilerini alamıyor, satamıyor, meyve dikemiyor. Artık ya başlaması ya da vazgeçilmesi lazım. Baraj başlasa, halk parasını alsa istediği yere gidecek. Para alamayınca kimse dışarıya gidemiyor.” diyor.
Köylerindeki barajdan sonra başlanan GAP gibi büyük projelerin yapıldığını ifade eden Dinçer, “Bunlar bizden 25 yıl sonra plan programa alınarak yapıldı, elektrik üretiyor ama bizim baraj hâlâ yapılamıyor. Bu köylerimizin mağdur olması, biz siyasetçileri de mağdur ediyor. Halkın karşısında eziliyoruz. Bir asırdan beri bu köprüleri kendi gücümüzle yapıyoruz ama her sene Dalaman Çayı çok taşkın geliyor, yıkıp götürüyor. Şimdiye kadar kullandığımız kereste 500 metreküpü geçti. Her sene köprü yapmak, bize bıkkınlık verdi.” ifadelerini kullanıyor.
Ekotrent