Kastamonu’nun İhsangazi ilçesinde yaklaşık 12 bin dekar alanda ekilen ve buğdayın atası olarak bilinen siyez buğdayı, iç ve dış piyasada ham ve işlenmiş şekilde talep görmeye devam ediyor. Siyez buğdayı bölgede “kabulca” veya “kaplıca” olarak adlandırılıyor. Bölgede üretilen siyez buğdayının yaklaşık yüzde 70’i bulgur, geri kalan bölümü de un ve yem olarak değerlendirilirken buğdayın atası siyez, iç pazarın yanı sıra son dönemde yurt dışında da yoğun rağbet görüyor. Siparişleri hasat edilmeden alınan siyez buğdayı adeta yok satıyor.
“Kabulca” veya “kaplıca” olarak da bilinen ‘buğdayın atası’ siyez, günümüzde adı sıkça duyulan bir buğday türü olan ve doğal ortamda ilaçsız gübresiz büyüyebilen tek tahıl ürünü 10 bin yıllık geçmişi ile 14 kromozom sayısıyla genetik olarak yeryüzündeki ilk buğday türü olarak kabul ediliyor. Günümüze kadar Kastamonu’da korunarak yetiştirilen siyez, en çok İhsangazi, Seydiler ve Devrekani ilçelerinde üretiliyor.
Geçen yıl Tarım ve Orman Bakanlığınca “Mergüze” ve “Ata siyez” isimleriyle tohumu tescillenen siyezde bu yıl verimin yüksek olması bekleniyor.
“Siyez tarlalarında hasat dönemi başladı”
Siyez tarlalarında hasat döneminin başladığını söyleyen İhsangazi İlçe Merkezi ve Çevre Köyleri Tarımsal Kalkınma Kooperatifi Başkanı Necmi Aladağ, “Şu anda kooperatife ait olan biçerdöverle ilçemizde ekili bulunan siyez buğdayının hasadını yapıyoruz. Bu sene siyez buğdaylarıyla ilgili verim konusunda bir sıkıntımız yok. İlçemizde şu anda yaklaşık 12 bin dönüm ekili alan olduğunu biliyoruz. Burada hasat döneminde de hasadın yapıldığı bu dönemde 10 ilçemizde biçerdöverle hasat yapılıyor, biz de hasat yapılan yerlerden bir tanesindeyiz. Kendi üyelerimize, ortaklarımıza ait olan tarlalarda hasat yapıyoruz. Siyez son zamanlarda rövanşta olan bir ürün, ilçemizde ekonomik olarak iyi bir getirisi var. Siyez buğdayını un ve bulgur olarak değerlendiriyoruz. Katma değer açısından çiftçimize önemli bir katma değer oluşturduğunu düşünüyoruz. Özellikle sap kısmının hayvan beslemede kaba yem ihtiyacı konusunda çiftçimize önemli bir katma değer sağladığını söyleyebilirim. 6-7 işletmede eski taş değirmen dediğimiz su değirmeninden dönme ama elektrikle çalışan işletmelerde bulgur ve un üretimi yapılmakta. Seydiler ve Devrekani bölgelerinde üretimi yapılan siyezler bizim bu bölgeye getirilerek buradaki değirmenlerde işlenerek bulgur ve un haline getirilerek tüketicimize sunulmaktadır. Eski bir ürün yaklaşık 12 bin yıl önce insanlığın tarım yapmaya başladığı dönemden günümüze kadar orijinal buğday olarak günümüze kadar geldiği bilinen bir gerçek” dedi.
“Hasadını yaptığımız siyezi doğal taş değirmeninde üretiyoruz”
Hasadını yaptıkları siyezi taş ve toprağından ayırdıktan sonra doğal taş değirmeninde üretimini yaptıklarını anlatan siyez yetiştiricisi Yasin Ciğerci ise, “Boş duran tarlalarımızı 12 bin yıllık genetiği değişmeyen ata tohumu siyez buğdayı ekiyorum. Siyez buğdayımızı ektikten sonra kendi taş değirmenimizde işliyoruz. Bunlardan da siyez unu, siyez bulguru, siyez gevreği, siyez galeta üretimi yapıyoruz. Boş duran tarlalarımıza ata tohumu siyez buğdayı ektikten sonra en doğal şekilde hem ekip hem de üretimi yapmaya çalışıyorum. Çünkü en sağlıklı ürünleri ortaya çıkarabilmek için en temiz ürün olması gerekiyor. Bu yüzden çok şükür ilçemiz bu açıdan çok faydalı bir ortamda. Hem organik hem de doğal yaşam için siyez buğdayından vazgeçmeyin” diye konuştu.
Ekim ayında siyez buğdayını ektiklerini belirten Ciğerci, şöyle konuştu: “Ağustos ayında da hasat dönemi başlıyor. Hasadını yaptıktan sonra oluşma evriminde büyük kısmı bizler için çok önemli. Eğer ektiğimiz siyez gelişemezse bizler için hasat zamanında verim ne kadar iyi olursa daha yüksek rekolte elde ederiz. Şimdi hasadını yaptıktan sonra taşını toprağını birbirinden ayırıyoruz. Ardından un ya da bulgur yapmak için üretime geçiyoruz. Doğal üretim yaptığımız için taş değirmen kullanıyoruz. Taş değirmende siyez unumuzu en doğal şekilde yapmamız gerekiyor. Bu şekilde siyezi en doğal haliyle tüketebiliyorsunuz. Eğer bunu fabrikasyon makinelerde yaptığınız zaman bu tatlılığı ya da kokuyu vermemiş oluyor. Bizim amacımız en sağlıklı ürünler için en doğal şekilde ürünlerimizi üretmek. Bunun içinde ben elimden geleni yapacağım, Allah nasip ederse gayem bu. İnşallah bundan sonraki kuşaklara da bu şekilde üretimimizi aktararak devam ettireceğiz.”
iha