Risale Haber - Haber Merkezi
Türkiye Diyanet Vakfı tarafından organize edilen ve İBB Kültür A.Ş.’nin katkılarıyla düzenlenen 31. Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı’nda Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’nin katkılarıyla gerçekleştirilen Beyazıt Ramazan Sohbetleri, büyük ilgi ve beğeniyle karşılanıyor. Beyazıt Camii yanında kurulan çadırda Kadir Gecesi’ne dek sürecek etkinliğin Ramazan’ın 20. günündeki konuğu, romancı ve yazar Ali Erkan Kavaklı oldu. Programın sunumunu ESKADER Başkanı Mehmet Nuri Yardım gerçekleştirdi.
KUR’ÂN’LA KURULAN MEDENİYET
“İslâmiyet kitap (Kur’ân) merkezli bir dindir. Kıraat ve Kur’ân kelimeleri okuma anlamını ihtiva eder. Kur’ân okuma kitabıdır. Peygamberlerin hepsi hidâyet ve medeniyet müjdelemişlerdir” diyerek sözlerine başlayan Ali Erkan Kavaklı, kitabın ilmin merkezi olduğunu, ilim nereye giderse yükselmenin de oraya gittiğini ifade etti. İlmin insanların kafasının içini aydınlatan, insanı yükselten, medeniyetler kuran bir araç olduğunu ve ilim sahibi insanların memleketlerini yücelttiklerini ifade eden Kavaklısözlerini şöyle sürdürdü:
“Peygamberimizin geldiği yıllarda dünyada iki süper güç vardı; biri Bizans, diğeri Pers İmparatorluğu. O dönemde Yemen her iki güç için büyük bir önem taşırken Hicaz bölgesi görmezden geliniyordu. Çünkü bir gelir kaynağı ve medeniyeti yoktu. Peygamber Efendimizin kurduğu medeniyeti Mehmet Âkif’in “0n Dört Asır Evvel” adlı şiiri izah eder. Dünyanın en geri kalmış ve en ilkel toplumu kitapla aydınlandı. Kitabın onlara çizdiği ufukla deve çobanları dünyayı yönetmeye başladı. Sadece 23 senede medeniyet kurdular. Biz bu kitaba sahibiz. O kitabı baş tacı yaptığımız dönemlerde süper güçler kurmuşuz. Oysa şimdi kendimizden utanır ve uğraşır hâle gelmişiz. Türkiye buna en bariz örnektir.”
GÜÇLERİ DOĞRU KULLANMAK
Kur’ân’ın dilinin son derece güzel ve mesajlarının son derece net olduğunu belirten Ali Erkan Kavaklı, Bakara Sûresi’nin ilk ayetlerinde Kur’ân’da şüphe olmadığı vurgusunun çok önemli olduğunu dile getirdi. Kur’ân’ın Allah’tan korkanlar için bir hidâyet vesilesi olduğuna dair net bir mesaj içerdiğini hatırlatan Kavaklı, “Kur’ân’a inananlar gidilmesi gereken doğru yolu buluyorlar ve Kur’ân kendisini takip edenleri yükseltiyor. Çünkü Kur’ân ilimdir. Kur’ân’ın vurguladığı “doğru yol” önemli bir şifredir. İlk sûrenin (Fâtiha) meâli bunu çok net ortaya koyar. Kur’ân’ın gösterdiği yoldan giden doğru yola gider. Kur’ân “doğru yol”un tarifidir. İnsanın akıl, öfke ve istek gibi güçlerini doğru yolda kullanması gerekir” dedi.
Buhari’nin ve Said Nursî’nin aklı doğru yolda kullanmaya örnek teşkil ettiğini anlatan Ali Erkan Kavaklı, Buhari’nin ezber gücü sayesinde yaklaşık 300 bin kadar hadisin günümüze kadar ulaşabildiğini belirtti ve “İslâmiyet insanı iyi yapma dinidir” diyerek Allah’ın iyi insanları misafir edeceğini ifade etti. Terfidin de ifrat gibi son derece yanlış olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:
“Bize verilen güçleri aşırı kullanmak kadar hiç kullanmamak da sakıncalıdır. İnsanın aklının sınırsız yaratıldı ve hem şeytanlığa hem de melekliğe yatkın. Kur’ân’ın işaret ettiği doğru yol, aklın istikamette kullanıldığı yoldur. İnsanın öfke duygusunun da sınırları belli değildir. Aslında öfke insanın hayatını koruması için Allah tarafından verilmiş bir güçtür. Kontrolsüz öfke bugün ülkemizde ve İslâm dünyasındaki çeşitli ülkelerde olduğu gibi katliama dönüşebilir. Ama haksızlığa uğradığımızda kendimizi savunamaz isek öfkemizi yerinde kullanmamış oluruz. Bir başka yönüyle iyi insanlar, isteklerini doğru yerde kullanan insanlardır. Haramın ve helâlin ne olduğunu bilip ona göre bu yolda yürüyebilmeliyiz. Akıl, göz, kalp gibi nimetler, Allah’ın bize birer hediyesidir. ”
KÂİNAT VE İLİMLER ALLAH’IN TECELLİSİ
Bir milletin Kur’ân’a uyduğu takdirde doğru yolu bulacağını anlatan Ali Erkan kavaklı, böyle bir toplumun “temiz toplum” örneği oluşturacağını ve insanı yükselteceğini vurguladı. İnsanın iradesini kullanarak akıl, öfke ve isteklerini kontrol altına tutabileceğini, meleklerin insanın kan dökeceği ve fesat çıkaracağı iddiasına rağmen güçlerini sınırsız kullanabilen insanı yaratmakla Allah’ın yeryüzündeki halifesi olacak varlığı seçtiğini söyleyen Kavaklı, Hazret-i Âdem’e bütün ilimleri ve isimleri öğrettiğini, atomdan galaksilere uzanan kâinatın ve her ilmin Allah’ın isimlerinin bir tecellisi olduğunu, bu nedenle ilmi bir bütün olarak değerlendirmek gerektiğini dile getirdi:
“Hazret-i Âdem, Allah’ın izniyle melekler karşısında kendine öğretilen bütün ilimleri sayıp dökünce melekler onun kendilerinden fazlasını bildiğini anladılar ve Allah’ın insanı kendilerinden üstün olarak yarattığına bir şüphe kalmadı. Şeytan bu sayede meleklerden ayrılmış oluyor. En son Mavi Marmara’da insanlarımızı öldürmesine rağmen 75 milyonluk bir ülkenin 7,5 milyonluk İsrail’e söz geçirememesi nasıl açıklanabilir? Eğer Amerika üzerinden gidersek 1,5 milyarlık dünya Müslüman nüfusu nasıl oluyor da 350 milyon nüfuslu bir ülkeye sözünü geçiremiyor? Son zamanda yaşadığımız acı tecrübeler bize ilimden ne kadar uzaklaştığımızı anlatıyor.”
İLİMİN TEKNOLOJİ ÜZERİNDEKİ HÂKİMİYETİ
Bu minvalde Cemil Meriç’in de bir atalarımızın kıtaları atlas kumaş gibi kesip biçtiğini anlatan sözlerini aktaran Ali Erkan Kavaklı, tüm bu görkemli tarihin ilim sayesinde oluştuğunu, Fatih Sultan Mehmet’in 8 dil bilmesi ve ilme hâkimiyetiyle bu durumun ne kadar da farkında olduğunu vurguladı. İstanbul’u fetheden Fatih’in ilim sayesinde ve bilme yoluyla dünyayı yeniden şekillendirdiğinin, hangi ülkeyi fethetmişse devrin âlimlerini toplayarak istişare yaptığının ve bugünkü Amerika’nın da aynı yolu izlediğinin altını çizdi. İlmin bugünkü teknolojiye de hükmedecek tek araç olduğunu vurgulayan Kavaklı, şunları söyledi:
“İlminiz varsa teknoloji üretirsiniz. Savaş silahları ve uçakları yapar, kargaşa çıkarırsınız. Türkiye’deki ayrılıkçılık ve kargaşayı çıkaranlara engel olamayışımız bizim cahilliğimiz ve bizim Kur’ân’ın insanları ve milletleri yükseltme prensiplerine ve ilme sırt dönüşümüzdür. İlim teknolojiye, teknoloji ekonomiye bağlıdır ve ilim üstünlük vasıtasıdır. Bizim tarihimiz de bunu gösterir.”
“İLİMDEKİ AYRIŞMA GERİLEMEYİ BAŞLATTI”
Tarihimizdeki gerilemeye yönelik büyük kırılmanın 18. yüzyıl başındaki Osmanlı Rus savaşının sonrasında başladığına dikkat çeken Ali Erkan Kavaklı, padişahın ilk defa şahsi bir kararla şeyhülislâm atadığı, böylelikle kanunlara değil padişaha göre bir irade oluştuğu, medreselerin fen ve dini ilimlerin birbirinden ayrılmasıyla sadece dini eğitim veren kurumlara dönüştürüldüğü, böylelikle ilimde bütünlüğün bozulduğu ve gerilemenin böyle başladığı saptamasında bulundu:
“Allah Âdem Aleyhisselâm’a verdiği ilimlerde fen ilimleri ve dini ilimler olarak bir ayrım yoktur. Bütün ilimler Allah’ı anlatır. İçinde bulunduğumuz madde âleminin zıttı olan manâ (anti madde) âleminin mevcut olduğu bilimsel olarak da ortaya kondu. Her şeyin zıddı olduğu Kur’ân’da da açıkça ifade edilmiştir. 1 trilyon anti madde yaratıldıysa 1 trilyon 1 madde yaratıldı ve varlık âlemi olması Allah tarafından tercih edildi. Her türlü ilim Allah’a aittir ve ilimleri öğrenmek Allah’ı öğrenmektir. Fizik ve matematik ilimlerinin içinde dahi Allah’ın varlığı gizlidir ve bu ilimleri öğrenmek de ibadettir.”
YENİDEN BİRLİK VE ADALET İÇİN…
Her işin kolayını yapma tercihimizin son derece yanlış olduğunu dile getiren Ali Erkan Kavaklı, “Kolay bir işin peşinden gitmemeli” diyerek gelişmenin zoru tercih etmekle gerçekleşebileceğini ve Allah’ın da çalışanı sevdiğini ifade etti. Yeniden Kur’ân merkezli bir medeniyet kurmanın, insanların eşitliği ve hangi milletten olursa olsun İslâm’ın onları adaletle birleştireceği inancının yeniden inşasının mümkün olacağına dair belirlemeleriyle sözlerini noktaladı. Program sonunda İbrahim Özgün bir şiir okudu.
SanatAlemi