Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Ankebut Suresi 36-37. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
36 . Medyen (halkın)a da kardeşleri Şuayb’ı (gönderdik). Böylece (onlara): “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin; âhiret gününe ümid bağlayın (*) ve yeryüzünde fesad çıkaran kimseler olarak bozgunculuk yapmayın!” dedi.
37 . Fakat onu yalanladılar; derken kendilerini o sarsıntı yakaladı da bulundukları yurtta (dizleri üstüne) çöküp kalan kimseler oldular.
(*) “Umum peygamberler (aleyhimüsselâm) bil-icmâ‘ berâber لَٓا اِلٰهَ اِلَّا هُوَ [O’ndan başka ilâh yoktur] deyip zikrediyorlar ve parlak ve musaddak (tasdîk edilmiş) olan hadsiz mu‘cizâtlarının (mu‘cizelerinin) kuvvetiyle, tevhîdi (Allah’ın birliğini) iddiâ ediyorlar ve beşeri (insanı), hayvanât mertebesinden melekiyet derecesine çıkarmak için, onları îmân-ı billâha (Allah’a îmâna) da‘vet ile ders veriyorlar. (...) Onların ve o pek ciddî muhbirlerin (haber vericilerin) müsbet (isbât edilmiş) mes’elelerde icmâ‘ları ve ittifakları (fikir birliği etmeleri) ve tevâtürleri (doğruluğu kesin haberleri) ve isbatta tevâfukları (birbirine muvâfık gelmeleri) ve tesânüdleri (dayanışmaları) ve tetâbukları (birbirlerine uygun oluşları) öyle bir hüccettir(delildir) ve öyle bir kuvvettir ki, dünyada hiçbir kuvvet karşısına çıkamaz ve hiçbir şübhe ve tereddüdü bırakmaz.” (Şuâ‘lar, 7. Şuâ‘, 109-110)