Bulut ve yaratılış

Ahmet Nebil SOYER

Yaratılışın en önemli olayı yaratılış öncesi yaratılışın öğelerinin tasarımıdır. Bir tarafta hayat var, bir tarafta bu hayatın devamı nasıl sağlanacak? Hayatı bir izdivaç faaliyetinden sonra dünyaya bir dehlizden göz açan insan düşünsün-düşünmesin ben nasıl hayatımı idame ettireceğim? Onu o dar yerden bu dünyaya dört başı mamur bir şekilde hazırlayan, yağmurdan rızka gelinceye kadarki süreyi düşünmüş. Suyu yaratmadan önce suyun hayata katkısı olacak minerallerinin tasarımı yapılmış. Onları bir araya getirmiş. Onlar ile hayat arasındaki ince fizyolojik bağlantılar kurulmuş. Bir damla suyun romanı yazılır romanı!

Nasıl hazırlandığı, nasıl gökten zerafet ve kibarlıkla indirildiğini, bitkilerin annesini bekleyen çocuklar gibi onu karşılamaları ve yeşermeleri… Ağıldan çıkan koyun yavrusunun o ota koşması… Annenin ve koyunun memesinin süt dolması… O sütün sağılması ve soframıza gelmesi, çocuğa mama olması… Bütün bunları bizim için, diğer canlılar için düşünen ne kadar merhametli, ne kadar zarif, ne kadar ince düşünceli. Sana gösterilen bu ihtimamı nasıl görmezden gelirsin behey adam! Allah’ın bu tasarımına şapka çıkar başka ne varsa onu da çıkar. Kur’an’da “velakin la tefkehun lakin düşünmezler” buyruluyor. Allah bizi nasıl tanıyor, nankörlüğün nasıl bizi işgal ettiğini görüyor. Bütün bunları düşünerek kıyamda, rükuda, secdede hareket et. Sende hal mi kalır? Rabbinin yaptıkları senin yaptıkların hissetmeden bir hareket kümesi.

Çocuktum köye giderdik, yağmur yağmadığında köylüler üzülürdü. Semanın rahmeti indirmesini beklerlerdi. Yağmur yağmaya başlayınca dayım, yengem, akrabalar bir korunakın altında yağmuru seyrederdi. “Yarebbi şükür yağmur gönderdin, merhameten kurban” derlerdi. Bir hüzün kalkar üzerlerinden yerini bir neşe alır. Tabiat güler, ağaçlar güler, kuşlar, bütün canlılar yağmur şarkıları söylerler. Bir cümbüştür bu alem. Bu cümbüşü seyrederek yaşamak büyük bir nasib. O zaman Efe’nin cümleleri akla gelir;

Seyreyle güzel kudreti Mevla neler eyler
Allah’a sığın adlü taala neler eyler

Elbet yürütür kervanını kadir-i Kayyum sene kurban
Herkese layık sırr-ı tecella neler eyler.

Yağmurun nasıl oluşturulduğunu anlatan yerler okudum tam bir komedi. Asırlardır bize yutturulan ilim komedileri. Asırlarca Asya bozkırlarında, Avrupa ovalarında dini mübin için at koşturan ecdadım, o rahmetten aldığı hız ve bu rahmani olayları değerlendirmesiyle oluşan imanıyla koştu. İnsanlara Allah’ı ve onun öğretmenini anlattılar. Bir kaleyi almaya çalışır yeniçeriler bir türlü olmaz. Müfrezenin başında delikanlı dört dörtlük bir yeniçeri, otların üstünde secde eder, yalvarır. “Yarabbi bize bu zaferi ver” der. Kalenin tepesinde bir tekfur kızı yeniçeriye vurulur. Ona işaret eder. O kız gece gelir kalenin kapısını açar, kale fethedilir. Allah istedi mi aşk bile zaferi getirir, yeter ki O istesin.

Bediüzzaman Münacaat’ta yağmuru anlatır:

“Evet, câmid, şuursuz bulut, âb-ı hayat olan yağmuru, muhtaç olan zîhayatların imdadına göndermesi, ancak Senin rahmetin ve hikmetinledir; karışık tesadüf karışamaz. Hem elektriğin en büyüğü bulunan ve fevâid-i tenviriyesine işaret ederek ondan istifadeye teşvik eden şimşek ise, senin fezadaki kudretini güzelce tenvir eder. Hem yağmurun gelmesini müjdeleyen ve koca fezayı konuşturan ve tesbihatının gürültüsüyle gökleri çınlatan ra’dat dahi, lisan-ı kàl ile konuşarak Seni takdis edip, rububiyetine şehadet eder.”

Ya Rabbi bu metinler bu ülke çocuklarının kafasında rahmet çiçekleri açmalı, yoksa neye yarar. Allah’ım sen istersen olmaz mı? Ama bizde aşk. Allah bizim elimize vermiş kitabı, bize koş demiş.

Bugünkü rızkını koyar kursağına
Allah kerim der yatar sağına.

“Hem zîhayatların yaşamasına en lüzumlu rızkı ve istifadece en kolayı ve nefesleri vermek ve nüfusları rahatlandırmak gibi çok vazifelerle tavzif edilen rüzgârlar dahi, cevvi âdeta bir hikmete binaen "Levh-i Mahv ve İsbat" ve "yazar, ifade eder sonra bozar tahtası" suretine çevirmekle, Senin faaliyet-i kudretine işaret ve Senin vücûduna şehadet ettiği gibi, Senin merhametinle bulutlardan sağıp zîhayatlara gönderilen rahmet dahi, mevzun, muntazam katreleri kelimeleriyle senin vüs’at-ı rahmetine ve geniş şefkatine şehadet eder.”

Semavatın rahmet görevlileri işleri paylaşmışlar.

Kim bunlar? Bulut, berk, rad, rüzgar, yağmur.

Tam beş arkadaş birbirine müdahale etmez, bir arada cevval mizaçları ile işlerini görürler.

Bulutun oluşmasını anlatan metinler de bir komedi. O harika ciddi iş bir komedi gibi anlatılır. Yerde buharlaşan su göğe çıkar orda soğuk havaya rastlar, biçimlenir ve yağmur olur iner başımıza. “Beni böyle tesadüfle anlatanlara yazıklar olsun” der bulut.

Bulut bütün hayat için hazırlanmış bir rahmet kümesi, suyun terkibi büyük miktarda bulutun da terkibi, o büyük kütleleri semada pamuk zerafetinde yapıp rüzgar arabasına bindirip ihtiyacı olan yerlere göndermek, bulutları yaratıp rüzgara bindirip ihtiyaçları önceden belirlenmiş yerlerin imdadına göndermek, sonra o bulutu insan hayatına zarar vermeden sağmak, kemali dikkatle yere indirmek… Hayret! Hayret edecek hal mi kaldı bizde? Neden bu kadar harika olayları ruhumuzu depretmeyen şekilde algılıyoruz bilemem!

Ben de yok sabr ü sükun sen de vefadan zerre
İki yoktan ne çıkar fikredelim sir kere.

Bak birisi bulutu nasıl anlatmış:

“Bulutlar; görsel güzelliği ve insanı şaşırtan hareketleri nedenleriyle, şiirlere ve türkülere konu olmuştur. İnsanlar, duyguları ile bulutları bütünleştirerek, kendilerini pek çok farklı biçimde ifade etmişlerdir. Halbuki, bulutlar basit hava olaylarından kaynaklanmaktadır. Gökyüzünde bulunan katmanların, havadaki suya etkisi ile değişen hava durumları, bulutlar sayesinde görünür hale gelebilmektedir. Bulutlar, duyguların ifadesine yardımcı olması dışında, şimdiki ileri teknolojiye sahip hava durumu tahmin işlemlerinden çok daha önce, havada olacak değişikleri de ifade ederek, insanların işlerini planlamasını sağlamışlardır. Deniz üzerindeki ve karadaki bulutların farklı hareketleri bilinip, ekim işlemleri veya balıkçılık planları yapılabilir.”

Basit hava olaylarıymış bulutlar. Bulut hayata eşit onu tasarlayan bütün hayatı tasarlayandır. Çünkü hayatın direğidir bulut. Namaz dinin direği ise bulut da hayatın direği. Hayatın direğini görmeyen dinin direğini nerden görsün.

Yorum Yap
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.