Bismillahirrahmanirrahim
Cenab-ı Hak (c.c), Bakara Sûresi 229-230. ayetlerinde meâlen şöyle buyuruyor:
229-(Ric‘î, dönüşü mümkün) boşama iki def‘adır; bundan sonra ya iyilikle tutmak veya güzellikle salıvermek vardır. Fakat onlara (mehir olarak) verdiklerinizden bir şey almanız size helâl olmaz; ancak (her iki taraf da) Allah’ın hudûduna (karı ile koca arasındaki haklara) riâyet edemeyeceklerinden korkarlarsa, müstesnâ! Bu yüzden (siz de bu ikisinin) Allah’ın hudûduna riâyet edemeyeceklerinden korkarsanız, (kadının boşanmak için kocasına) fidye verdiği o şeyde (mehrini veya daha farklı bir bedeli kocasına vermesinde) ikisine de bir günah yoktur. Bunlar Allah’ın hudûdudur; sakın onları aşmayın! Kim de Allah’ın hudûdunu aşarsa, işte zâlimler ancak onlardır.(1)
230-Böylece (kocası) onu (iki hakkını da kullandıktan sonra üçüncü def‘a) boşarsa, artık bundan sonra (o kadın) ondan başka bir koca ile evlenmedikçe ona helâl olmaz. Bununla berâber (bu ikinci kocası da) onu boşarsa, Allah’ın hudûduna riâyet edeceklerini zannettikleri takdirde, artık birbirlerine dönmelerinde onlara bir günah yoktur. İşte bunlar Allah’ın hudûdudur, (ehemmiyetini) bilecek bir kavim için onları açıklıyor.
---
(1)İbn-i Abbâs (ra) şöyle demiştir: “Abdullah bin Übey’in kızı Cemîle, Resûlullah (asm)’a gelerek, kocasından ayrılmak istediğini, onun dînî ve ahlâkī bir ayıbı olmadığını, fakat yüzü ve dış görünüşü i‘tibâriyle bir türlü alışamadığını, dolayısıyla bir mü’mine buğz ederek küfrân-ı ni‘mette (nankörlükte) bulunmaktan endişe ettiğini ifâde edince, Resûlullah (asm): ‘Mehir olarak aldığın bahçeyi geri vermeye râzı olacak mısın?’ buyurdular. ‘Evet’ cevâbını alınca, Resûlullah (asm), Cemîle’nin kocası Sâbit bin Kays (ra)’a hitâben: ‘Bahçeyi al ve hanımını bir talâk-ı bâin (tamâmen ayrılmak üzere yapılan boşama) ile boşa!’ buyurdular.” (İbn-i Kesîr, c. 1, 205)