Cenâb-ı Hakk’ın kudret ve azametinin delillerinden biri, göklerde, yerde ve yıldızlarda sergilenen ilâhî saltanattır. Göklerdeki hârikulâdelikleri tefekkür etmemek, insan idrâkinin muazzam bir hikmet sergisinden mahrum kalmasına sebep olur.
Yeryüzü, göklere nisbetle denizde bir damla gibi, hattâ bundan daha küçüktür. Kur’ân’ın neredeyse hiçbir sûresi yoktur ki muhtelif âyetlerinde göklerin azametinden bahsedilmesin! Gökler üzerine edilen nice yeminler vardır. Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
KUR’ÂN’DA GEÇEN BÜYÜK YEMİN
“Burçlarla dolu gökyüzüne andolsun ki!” (el-Burûc, 1)
“Hayır! Yıldızların mevkîlerine yemin ederim ki, bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir yemindir.” (el-Vâkıa, 75-76)
Kâinâtın genişliği, içindeki cisimlerin hareketleri, aralarındaki mesafeler, insan gücünü ve hattâ hayalini aşacak derecede büyük rakamlarla ifâde edilmektedir. Hattâ ilim adamları:
“Kâinat, bizim hayâl edebildiğimizden çok daha ürpertici, dehşet verici ve çok daha büyüktür. Çünkü kâinattaki cisimler fezâda korkunç bir süratle birbirlerinden uzaklaşmaktadır.” demek zorunda kalmışlardır.
Astronomi âlimleri, kâinâtın yarıçapını 14 trilyon ışık yılı olarak tahmin etmektedirler. Işığın hızı ise yaklaşık olarak saniyede 300.000 km’dir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları, 2013