Ruhaniyetli şehir Bursa’ya, Bediüzzaman Hz.lerinin ismi çok yakışıyor.
Şehri kuran ruhaniyet, şehri İslam başkenti yapan ruhaniyet, şehre manevi olarak bekçilik eden ruhaniyet ile Bediüzzaman’ın bu ruhaniyetler içerisinde “olması ve anılması,” Bursa’nın manevi hamurunu çok güçlü kılıyor.
Dilimiz, ırkımız, derimiz; hangi kökten ve hangi renkten olursa olsun; eğer samimi bir Müslümansak ve yine yer kürenin neresinde olursak olalım, imanımızı; yol ve düstur edinebilmişsek, aldığımız ve verdiğimiz her nefesin, Allah’ın mülkü olduğuna ve O’nun izni olmadan alıp veremeyeceğimize inanmışsak; biliriz ki, bu dünya bir imtihan salonudur.
O zaman ana gayemiz ve hedefimiz; bu salondaki imtihanı başarıyla verip, esas ve ebedi olan âleme göç etmek değil midir?
Bir insan bir yerden, dönüşü olmayan bir yere göç edecekse, orada kendisine lazım olacak neyse onu götürmeli değil midir?
İşte Bediüzzaman’ın “İman ve Kur’an mücadelesi,” bu göçte yanımızda götürebileceklerimizle ilgilidir ve bu uğurda çileli bir ömür geçirmiştir.
¥
Hafta sonu Bursa’da Bediüzzaman Said Nursi Hz.lerini; “anma ve anlama” sempozyumu vardı.
4000’i aşkın insanın katıldığı sempozyuma, Bursa’daki Risale-i Nur gönüllüleri; “dilleri, bedenleri ve bedelleriyle” destek vererek, çok güzel bir program hazırlamışlardı.
Hizmetlerinin karşılığını ahirette alacaklarına inanan bu gönüllülerden iki isme; Abdülbari Aydın ile şehrin ünlü şairlerinden Eyüp Otman’a teşekkür etmeliyim.
Merinos Kültür Merkezi’nde yapılan anma toplantısının baş konuğu, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tı.
Bülent ağabeyin bendeki yeri, daha doğrusu ailece bizdeki yeri çok başkadır. Bülent Arınç ismini duyduğumuzda yüzümüzde bir tebessüm belirir.
Bediüzzaman’ı anma ve anlama gecesinde yaptığı konuşma muhteşemdi. Şaşkınlığımı ifade etmek için; “Nefes almadan dinledim,” dersem abartmış olmam.
Doğrusu Bülent ağabeyin, Bediüzzaman’ı böylesine derinlemesine tanıdığını bilmiyordum, her zaman olduğu gibi yine şaşırttı.
Mazlumların avukatı Bülent ağabeyi dinledikten sonra aklımdan şunlar geçti.
“Demek ki, Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nurları anlamak için bir insanda öncelikle; “kalp, akıl ve ruh” bütünlüğü lazım.
Bunların biri eksik olursa; “anlama” değil, “oyalanma” olmaktadır.
¥
Son nefesi dahil, her nefesi takibatta olan Bediüzzaman’ı; “anlayanlarla oyalananların” arasındaki farkı sempozyumda buldum.
Bediüzzaman’ı anlayanların toplum adına istedikleri şuydu:
- “Okulla camiyi bir teknede yoğurmak.”
- “Tezgâhla seccadeyi buluşturmak.”
- “Müslümanların hayatını Kur’an ahlakıyla bütünleştirmek.”
- “Asayişin temini için bütün kötülüklerden uzak durmak ve engel olmak.”
Oyalananlara gelince; onlar için “iyi bir rant kapısı.” Allah bu halden korusun.
Dini değerlerin istismarı, geçici olarak insanı “maddi refaha” götürse de “zihni ve dini iflasa” sebep olduğu bir vakıadır.
Bu iflas, daha sonra ne madde ne de mana ile kurtarılamadığı gibi, kişilerin yedi sülalesine de yetmektedir. Vesselam.
Yeni Akit