Bursa Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Nurhayat Dalkıran, Uluabat Gölü’nde azot ve fosfor girdisinin fazla olduğunu bunun de alglerin çoğalmasına neden olduğunu söyledi.
Doç. Dr. Dalkıran, “Uluabat Gölü sığ ve ötrofik bir göl. Yani gölün çok beslendiği anlamına geliyor. Azot ve fosforla fazla beslenmiş. Tarlaya gübre attığınızda nasıl verim artıyorsa, suyun içerisine de azot ve fosfor girdiğinde gübre etkisi oluşturuyor. Bunu besin olarak alan fotosentetik mikroskobik alglerin aşırı çoğalmasına sebep oluyor. Aslında bu bir süreç. Özellikle sığ ötrofik göllerde biz bunu her yıl yaşıyoruz. Uluabat Gölü’nde her yıl temmuz, ağustos, eylül aylarında bu görüntüyle karşılaşıyoruz. Ama sıkıntı şuradan kaynaklanıyor. Azot ve fosfor girdisi insan kaynaklı. Doğal bir süreç değil. Göller kendisi de doğal süreçte ötrofik hale gelebiliyor ama çok uzun süreler geçmesi gerekiyor. İnsan faaliyetleri, atıklar, gübre atıkları, sanayi ve kanalizasyon atıkları sebebiyle göl eski yıllardan kaynaklı azot ve fosfor girdisine sahip. Gölün etrafındaki yerleşim yerlerinden, sanayiden kaynaklı azot ve fosfor girdisi de var. Arıtma tesisi gölün etrafına yapıldı ama uzun yıllardır azot ve fosfor girdisi olduğu için gölün bu şekilde temizlenmesi çok daha uzun sürecek” dedi.
'GÖLDE MÜSİLAJ OLUŞMAZ'
Sıcaklığın da alglerin çoğalmasına neden olduğunu belirten Doç. Dr. Dalkıran, “Su seviyesi düştükçe, durgunluk arttıkça ve buharlaşma arttıkça, sulama amacıyla su çekildikçe aşırı alg çoğalmaları daha fazla olmaya başlıyor. Müsilajı oluşturan mikroskobik algler o birliğe giren algler var ama Uluabat Gölü'nde bakteri dediğimiz mavi-yeşil algler var. Bunlar, bakteri karakterinde olan canlılar ama mavi-yeşil alg diye adlandırdığımız fotosentetik canlı grubu gerçekleştiriyor. Ama Marmara Denizi'nde çok farklı türler var. Farklı bir mekanizma söz konusu. İki sistemi birbiriyle karşılaştırmak çok doğru değil ama temelde oluşmalarının sebebi besin tuzu fazlalığı. Yani azot ve fosfor fazlalığı. Bu nedenle gölde müsilaj oluşmaz” diye konuştu.
'SİYATOKSİN CANLI SAĞLIĞI İÇİN TEHLİKELİ'
Çevre kirliliğine karşı önlem alınması gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Dalkıran, “İster Marmara Denizi olsun, ister Uluabat gibi göller olsun, su kaynaklarımızı korumamız gerekiyor. Eğer suda siyanatoksin varsa, bu canlılar için zararlı. Alg toksini olup olmadığı konusunda da araştırma yapmak gerekiyor. Sürekli izlenmesi gerekir. Alg toksinleri, siyanatoksinler zararlı. Siyanatoksin üretme potansiyeline sahip olan algler de Uluabat Gölü'nde var. Varsa eğer insan ve hayvan sağlığı için ciddi sıkıntı olur. Ama bu sadece Uluabat Gölü için geçerli değil” şeklinde konuştu.
dha