Geçtiğimiz hafta sonu Bursa’nın davetlisi olarak çok feyizli, nurlu, verimli, bereketli ve yoğun zaman dilimini bizlere yaşatan, bahşeden Yüce Rabbimize zerreler adedince şükürler olsun…
İlk program, “Zerreler Âlemine Yolculk”…Seçkin, müdakkik ve nura âşık güzide bir topluluğun iştirakiyle Risale-i Nur Enstitüsü Bursa Şubesi salonunda gerçekleştirilen seminerde Üstad Bediüzzaman’ın (r.a) nefis yorumuyla kalp, ruh ve aklımızı tenvir eden zerrelerin değişim ve hayata yansımaları bağlamındaki yolculuklarının enfes izahları arasında hazzın doruğunda seyran ederken, ilgi ile takip eden güzide nur âşıklarının sualleriyle mevzûun ne kadar mühim ve ilmî olduğunu bir kez daha idrakın şükrünü yaşadık elhamdülillah…
Akşamın programı, mutad Nur dersleri… Vakfın nezih salonunda seçkin ve muhlis topluluğun ilgi ile takip ettikleri dersin ikinci bölümü, 21. Lem’a olan İhlas’a dairdi.
Fazl-ı İlâhî ve Lutf-u Rabbânî ile mânevî bir atmosfere ve Rahle-i kur’âna dönüşen yek vücut halindeki nur ehlinin Üstadlarından aldıkları/almaları gereken en mühim ders olan İhlas dersi…
İhlâs, en mühim bir esas… Dünya ve ahretin saâdet ve selâmeti iki kelimede toplanmıştır. Maddi ve mânevî şirket, kurum, cemaat, gurup… Hepsine lâzım olan iki şey: İhlâs ve muhabbet… İhlâs; birbirine karşı hâlis ve samimi olmak, muhabbet ise birbirini sevmektir.
En büyük bir kuvvet… Güç ve kuvvet temin etmenin en mühim ve kestirme yolu, iki taraftan birinin kendi benlik ve enaniyetinden/tavrından vaz geçip diğerine tabi olmasıdır. O zaman cismin ateşi ve manevî hayatın buharı sağlanmış, böylece ihlâs ortaya çıkmış, büyük bir cazibe gerçekleşmiş olur. Hz. Ebubekir (r.a)’ın hareketini, varlığını Allah Resûlü (s.a.v)’e havale edip tâbi olması, Hacı Hulûsî Bey başta olmak üzere Saffı evvel talebelerin Üstad’a tâbi olmaları büyük bir câzibenin oluşmasına sebebiyet vermiştir. İşte buna İhlâs diyoruz.
En makbul bir şefaatçi… Hadis’te vardır ki; “iki dosttan biri Cehennem’e atılır. Diğeri dostundan ayrılmamak için Cenâb-ı Hakk’a yalvarır. Ayrılmamak için Cehenneme gitmeye bile razı olur. Bu samimi muhabbetin neticesinde Allah (c.c.) her ikisini de Cennetine koyar.”
İşte İhlâs ile bu cemaattekilere olan samimiyetimiz, inşâallah ahirette bizi kurtarır. Sevgide sadık olan yansa bile sesi çıkmaz. Önemli olan ateş etrafında pervane gibi olmaktır, sivrisinek gibi değil…
En metin bir nokta-i istinad… Birisi demiş ki: “Bana bir dayanma noktası gösterin, dünyayı yerinden oynatayım.” İşte dayanma noktası önümüzde duruyor: İhlâs…
En kısa bir tarîk-i hakikat… Hem kendinde, hem âlemde Cenâb-ı Hakk’ın esmâ ve sıfatını, ef’aliyle zâtı’nın tecellîsini seyretmeye ve anlamaya hakîkat denir.
Hakikate ulaşmanın iki yolu: 1- Tarikat yoluyla, 2- Fenâ fil-ihvan yoluyla. Fena fil-ihvan yolu başkasından in’ikastır, sirayet etmek, bulaşmaktır, bir nevi mirastır. Sahâbe-i Kiramın bir tek Sohbet-i Nebevî’nin iksiriyle bir saniyede bütün mertebelerin üstünden geçip hakikate mazhar olmaları gibi… Bu kesb ile değil, lütuf iledir. Risale-i Nur’un şahs-ı mânevisi karşısında teslimiyet iledir.
İsyan ve günahımız çok. Ama cemaatin şahs-ı mânevîsinin kudsî dairesine dahil olmamız bizi ümitlendirmektedir. Onların hissiyatında fâni olmakla bu daireden hissedar olmak en büyük kazancımızdır.
İhlâs Dersi, ilâ âhir böylece devam ediyordu samimi gözlerin, kulakların ve gönüllerin takibi ve dikkatli tefekkürüyle…
Pazar sabahında yeniden dirilişle, Ulu Cami’nin rûhânî ve feyizli atmosferinde teneffüs edilen mânevî havanın mest edici, ruh ve gönüle inşirah verici havası banbaşka dünyaların muştusunu taşıyordu…
O derûnî ruh huzurundan ayılmadan yeni bir nurânî atmosferin eşiğine adım atmak… Mutad olduğu üzere Vakıfta yapılan Pazar sabahı derslerinin feyizli iklimine dahil olabilmek… Şuaların sayfalarında sıra ile gezinirken ihlâs sırrıyla massedilen mânaların kalbe doğuşunu hissedebilmek, hissedar olabilmek…
Bir kardeşimizin, ders sonrası hakikatlerin izini sürmeye devam edişi, dört gurubun tekraren hatırlatılmasını istemesi, ulemâ-i sû’, umerâ-i sû’, meşâyih-i sû’ ve mutrafîn-i sû’ hatırlatmasından sonra Besmele ile kahvaltı sofrasının etrafında yarı uykulu gözlerle sıralanış ve ihlâsın da katık edildiği mütevazi halkanın meleklerle zenginleştirilmesi halet-i rûhiyesinin inkişâfı…
Bursa’ya her gidişimde nefsime derim: Zinhar!.. Binlerce Evliya yatağı olan bu topraklara Besmelesiz, Fatihasız adım atma!...
Hâlis/muhlis kardeşlerin arasında yeniden şarj olmanın, şevk almanın bir adresini daha gönül defterine yazarak ve merhum babamızın da medfun bulunduğu kabristanda bir Yâsîn hediyesi bırakarak Ankara yoluna koyuluyoruz bir kez daha…
Hizmeti geçenlere, canla başla çalışan gayyûr kardeşlerimize ve Bursa’ya selâm olsun.
“Allahmmecalnâ min ibâdike’l-muhlisîne’l muhlesîn.”