Sosyal hayatın dinamikleri, akarsular gibi hem akar hem de olumlu bir gidiş ise büyük denizlere kendini emanet eder. Sızıntılar, küçük sular, çaylar, dereler, nehirler birbirini beslercesine zeminin farklı alanlarında nemlendirici, sulayıcı ve yer altı su kaynakları ile birlikte yer üstü su kaynaklarını ve iklimini birbirine bağlarlar.
Toplumun gıdasını alan, sulanan ve bakıma giren ruh yapısı da böyledir.
Akıllarda, kalplerde, vicdanlarda yaygınlaşan iman parıltıları, nurani yansımalar ve irşad tohumları, ortak havuzlardaki enerji dalgaları gibi potansiyellerini arttırırlar.
Bireylerin, böylesi atmosferlerde birbirini hayra, muhabbete, pozitifliğe ve gayrete teşvik etmesi, birbirinden etkilenmesi gittikçe değerlenmektedir.
Bu gelişmeler yaşanırken; yayın organları, konuşmalar, üsluplar, diyaloglar ve müzakereler yakınlaştırıcı birer kanal hükmüne geçmektedir. Bu dönemlerde müspet etki, kat be kat tesirini büyüterek hayatın ruhunu yansıtan inkişafı, inşirahı ve müjdeleri kamu vicdanına fısıldamaktadır.
Yukarıda değindiğimiz bu devasa dönüşümlerin, değişimlerin ve alemin gidişatına gaybi elin dokunurcasına kışı bahara, geceyi gündüze çeviren kudret sayesinde dünyayı güzelleştiren anlamların çoğaldığını görürüz.
Görmeyen, duymayan, hissetmeyen ve alışkanlıklarının cenderesinde olumsuz bakış ve çatışmaların kıyısında sıkışmış ve muhabbet denizine ayakları bile değmemiş haller ve tezahürler ise hem bahsimizden hariç hem de her zeminin ve fırsatın hayra tebdilini kamçılayan, müspeti hareketlendiren birer unsur olduklarını unutmayalım.
İşte Türkiye, tamda bu sosyal akışın, müspet patlamaların ve hürriyet ikliminin içimizi ısıttığı, varlığımızı hissettirdiği, faaliyetlerimizin lezzetlendiği, umutlarımızın perçinlendiği ve yüreğimizin ferahladığı demleri yaşıyor, yaşatıyor.
Bunu idrak etme, sevinme, keyif alma ve şükretme nimetini veren Rabbimize sonsuz hamdüsenalar olsun. Bakışımızı güzelleştirdiği için. Şevkimizi arttırdığı için. Rızasına yönelttiği için.
Bütün bunları anlamamıza vesile olan Risale-i Nur ile 20. ve 21. asrı müjdelediği ve bizim bunları okuyup sonuçlarını birer birer fark etmemizi sağladığı için Allah’a hamdüsenalar ediyoruz.
Önemli olan risaledeki müjdelerin tahakkuku. Kimin eliyle, nasıl ve ne zamanda olduğu ise birer vesile ve beşeri hallerin kendi içinde şekillendirdiği birer sebepten öteye geçmemektedir.
Kıskanç ruhlardan azade, intikamdan beslenen hislerden uzak ve dünün sürtüşme ve sıkışmalarını bu güne taşıyan ruh hallerinden sıyrılan her insan, bu günün değişim dinamiklerini, müjdelenen hakikatlerin tecellisini büyük bir heyecan ve ufukla görecek ve sevinçle seyredecektir.
Beklenen anı yaşamak, müjdelenen saate yetişmek, kararan gecenin sabahını görmek, inandığımız değerlerin geniş dairede kabulüne şahit olmak, ne büyük mazhariyet, ne büyük lütuf, ne büyük saadet ve mutluluk. Velev ki, başkasının eliyle de olsa. Bunu takdir etmek ve kalbimizle sevinmek ayrıca bir hakperestlik ve insaf nimetidir ki, bundan da mahrumsak vay halimize.
Gözünün önünü kapatan eğreti çubukla şaşı bakanlar ve şaşı yatıp şaşı kalkanlar ve hep kötü örneklerle kendi çöpünü çevresinin ve toplumun gözüne sokmaya çalışanlar yine bahsimizden hariçtir. Bu menfi ve müspeti baltalayan haller her beşerin şaşarları olarak devam edecektir.
Önemli olan genel gidişat ve güzergahın nereye aktığı, nereye vardığıdır.
Risale-i Nur’un 100. yılını dolduran hakikat çekirdekleri, müjdelendiği gibi bir bir bahçemizde fidan olmakta, ekilen tohumların meyveleri; serapa ilmin ışığı, kalbin suyu, vicdanın toprağı ve müspet hareketin sevgi havası ile yetişmekte, olgunlaşmakta, lezzetlenmekte ve ikram edilmektedirler.
Tadını alan, ikramla neşelenen, huzurla şükreden bahtiyarlardan olmak için duacıyız birbirimize.
Buyurun bu müjde sağanağında yıkanalım, rahmet bulalım ve gayretlenelim.
İşte satır başlıkları:
İslam dünyası birlik yolunda sürekli ilerliyor ve yakınlaşıyor.
Türkiye, AB sürecinde yapılanıyor, hürriyet soluklanıyoruz daha fazla.
Nabucco projesi ile sadece santral ülke değil, aynı zamanda enerji koridoru oluyoruz.
Paşalar ve komutanlar sivil mahkemelerde şikayet edildikleri takdirde sorgulanabiliyor.
TRT, Türkçe yeni dünya kanalı ile Osmanlı mesajını vermekte ve dünyadaki her gelişmeyi Türkçe duyurmakta ve yaymaktadır. En son Urumçi’deki vahşeti dünyaya duyuracak kadar habere ulaşması gibi. Ayrıca Kürtçe ve Arapça yayın kanalları ile İslam coğrafyasında kardeşliğini pekiştiriyor.
Müslüman Uygur Türklerine yapılan zulüm, Saray Bosna’da yaşanan vahşet, Filistin’de bitmeyen katliamlar, Çeçenistan’da devam eden çatışmalar, Halepçe’de kimyasal imha ve Irak ile Afganistan’da trajediye dönen işgallerin hepsi, bu milletin ortak heyecanı, ıstırabı ve tepkisi olarak kamuoyunu daha fazla etkilemekte ve devlet ricalini, hükümet reflekslerini de yönetmektedir. Bu gidiş yanlışa tepki, doğruya yakınlaşmayı sağlayan büyük inkişaf dalgalarıdır.
Müjdelerle müjdeleyen alemden nasiplenip rızkımıza bereket katmaya ve muhabbetle alemde şükür kapılarını aralayan bu güzel gelişmelere tebessümle ve tefekkürle bakmaya ne dersiniz?