Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman’ın yaşadığı ve mücadele ettiği dönemleri tahayyül edemeyenler, büyüklüğünü ve davasını hiç anlayamazlar. Bilmediklerinden dolayı, kök hücrelerine kadar aldıkları Kemalizm aşısı, düşmanlık etmelerine sebep oluyor… Kemalizm öyle bir aşı zerk ediyor ki; binlerce yıllık kültürümüze, asırlar süren İslam müdafaamıza Kur’an ve sünnet hassasiyetimize hainlik ettiriyor! İşin içinde maneviyat olunca en yakın akrabayı birbirine uzak kılıyor… Ve o Kemalizm zehrine karşı panzehir olan Risale-i Nurlar, en zor şartlarda zerre ve kainat arasında mekik dokunarak ortaya çıkmıştır. Ulaşılan sınırlar büyük, reçete büyük…
Zindanların kainat seyyahı; Sevgili Psikoloğum Bediüzzaman, Risale-i Nurları akıllarımıza antrenör bırakarak gitmiştir. Her mesele bir çalıştırıcı, her hakikat şuur kası yaptırıyor… Risale-i Nur Külliyatını her neresinden okursanız okuyun, lahikalar dâhil olmak üzere vicdan ve şuur reaksiyona girerek, muhteşem bir iman parlaması oluşuyor… Risale-i Nurların hiçbir yerinde İslam Alimlerine, Ehl-i sünnet yolunda hareket eden tarikatlar ve liderlerine, tasavvuf ehline ve hizmetkârlarına en ufak bir düşmanlık yokken ve İmam-ı Rabbani gibi büyük zatları alkışlamışken, günümüzün meşrep taassubunda olanlar, Bediüzzaman’ı acımasızca eleştirmekle kalmayıp, düşman olmaktan büyük keyif almışlardır... Her Nur Talebesi dualarından Evliyâullahı, İslam fedailerini ve din mazlumlarını eksik etmez. Ve bunu vazife bilirler...
Ben Müslüman’ım diyen biri Bediüzzaman düşmanlığı yapıyor ise iman hakikatlerinin vuzuh derecesinde ispatına düşmanlık ediyor demektir! Yol tarifi yapan, ikmal bakım yapan birine düşmanlık akla ihanettir. Bu düşmanlık, başka ne ile izah edilebilir ki? Eğer kıskanıyorlarsa buyursunlar ibret için mezar hazırlayıp, içine uzanan sahabe gibi kendilerine soğuk hücreler ve zalim bir tecrit hazırlasınlar, onun içinde yıllarca tefekkür etmeye çalışsınlar ve yanlarında hiçbir kaynak olmadan Âyetü'l-Kübra gibi veya sadece bir haşiyede tıpçılara parmak ısırtacak 32. Söz’de kanın temizlenme ve sesin meydana çıkma meselesi gibi dâhiyane bir hakikati kaleme alsınlar... Yok, eğer kıskanmıyorlar ve gerçek manada iman etmiş iseler, iman hakikatlerini harika bir tarza ve ilim asrının insanlarını bile hayran bırakacak şekilde ispat eden böyle bir insana neden düşman oluyorlar ki? Bediüzzaman, çağın imansızlığını kötürüm bıraktığı için ve eli ayağı tutmayan dinsizlik işlerine gelmediği için mi bu herifler düşman oluyorlar? Eğer hayır diyecekler ise izahı nedir? Söylesinler bizde bilelim… Hayır, başka bir şey diyemezler… Düşmanlık ve iftira edenlerin hazımsızlığı; iman esaslarının güneş gibi aşikâr ispatı ve kötü planların neticesiz kalmasıdır. Türkiye’yi Hıristiyanlaştırma en azından dinsizleştirme ve batılılaştırma oyununu yerle bir eden İman Hakikatleri zındıklar üzerinde şişkinlik yapmış, üstüne birde Kemalizm soğuk algınlığı eklenince rahatsızlık had safhaya ulaşmıştır.
Şu unutulmamalı: Bediüzzaman’nın gördüğü zulmü, birkaç asırdır gören başka bir dava eri yoktur. Bediüzzaman’ın yaşadığı zulümler bile onun Kur’an hizmetindeki büyüklüğünü çapını ortaya koymaktadır. Zaten büyük ruhlu insanları hücreler kayıt altında tutamaz; büyük ruhlar kâinatı kucaklayan özgürlükler yaşar... Kâinat otobanında şuurla, imanla yol almamış olanlar, yerde tabiat batağına girmeye mahkum olurlar… İşte Bediüzzaman bir kâşif ve seyyah olarak, ortaya koyduğu kesin sonuçlu reçeteler böyle düşmanlık ve kıskançlıklara sebep oluyor. Basit bir yemek tarifini yapana minnettar olup, Kâinatın Hâlıkını bize tarif eden insana düşman olmak, bu reçetelerin patenti alındığı içindir, böyle bir reçete ortaya koyamamanın acizliğidir.
Bediüzzaman’a düşman olan enâniyet-i ilmiye sahipleri ve şimdiki rahat ortamda birkaç kitap karıştırmakla, kendilerini adam sayanlar şunu bilmelidirler ki; kırık camlı ve buz gibi hücrelere konulurken, Bediüzzaman’ın yanına devasa teleskoplar, çok güçlü mikroskoplar ve kitaplık bırakılmamıştı. İçindeki sıcacık hizmet etme arzusunu sokup alabilme iktidarları olsaydı, onu bile söküp alırdılar… Bediüzzaman o soğuk hücrelerde, esarette ve sürgün dolu hayatında himmeti ve davası insanlığın imanını kurtarmak olduğu için bedeni her türlü eziyetlerle muzdarip olurken, ruhunu, hayalini zerreden yıldızlara dolaştırarak, Allah’ın varlığına ve birliğine sarsılmaz deliller ortaya koydu. Sizler gibi rahatlık ve bol imkân içinde bir davayı savunmadı. Her türlü yokluklar içinde, biricik Varlığı ispatladı. Gördüğü zulmün çok çok azını sizler yaşamış olsaydınız, boynunuza haçı kolaylıkla takar, aynı zamanda havralara tav olurdunuz… Sizin yaptığınız; rahatlıkta Donkişotluk yapmaktır... Azıcık insafınız ve gerçekten imanınız var ise Rabbimizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrifi en güzel tarif eden Risale-i Nurları insafla elinize alıp, Bediüzzaman düşmanlığını da bırakırsınız. Zira zındıklar en adi – pespaye taraftarlarını bile baş tacı ederek, dört koldan, Âlemi İslam’a saldırı düzenliyorlar... Bir atımlık barutunuz var ise bari onlara kullanın! Bir gün mahkeme-i kübrâ kurulduğunda, düşman olanların tepesine vurularak; Benim kudretimi ve vacibü'l-vücud oluşumu ilan eden, Kur’an ve Sünnet fedaisi bu insana mı düşman oldunuz? denildiğine verilecek cevabınız olmayacaktır!