Mustafa Sungur-Büyük siyasetin bir büyük rüknü
Dünyanın direkleri pek çoktur. Herkesin bir siyaseti vardır; Allah'ın da bir siyaseti vardır. Peygamberin elleriyle yükselen bir dünya vardır. Dünyayı yöneten bu derin siyasettir.
Bir büyük misalî meclis ki, liderleri başta Efendimiz (asm) ve diğer Peygamber efendilerimizdir. Her asırda temsilcileri ve erkanları bulunur. Dünyanın büyük siyaseti Onlar eliyle gerçekleştirilir.
Kararların 'yürütme' emirlerini Efendimizden (asm) alırlar.
Mesela...
Son asrın başında, meşhur Ağrı dağı gibi bir dağın altındadır. Dağ büyük bir gürültüyle parçalanır, her bir parçası bir yere dağılır. İslam alemi paramparça olmuştur. Kur'an'ın etrafındaki birlik dağılmaktadır. Her biri bir ceberrut Avrupa devletinin esaretine girmekte, müslümanlar sömürgeleştirilmek istenmektedir. Kur'an'ın etrafındaki surlar böylece yıkılmaktadır. Kur'an kendi, kendini müdafaa edecektir.
İşte bu kargaşa, toz duman arasında, temsilen, mühim bir Zât ortaya çıkar, amirane: "İ'cazı Kur'anı beyan et" der, kaybolur.
Uyandırılır, emirden de anlaşılacağı gibi, Kur'anın i'cazı bir çelik zırhı olacak ve bu i'cazın beyanına namzet olunacağı anlaşılacaktır.
Bu emir üzerine hem bir yeni kelam, hem de yeni bir insan şekillenecektir.
Bunun için yıllarca çalışılır. Siyasetin merkezine, İstanbul'a gidilir. İslam aleminin önemli merkezlerinde konuşmalar yapılır. Harplerde cephede, ardından tekrar payitahtta Avrupa dinsizlerinin entrikaları çözülür, savaş verilir.
Bir esaretten millet kurtulunca yeni merkeze, Ankara'ya gidilir. Yine bir şekilde, zamanın yeni bir dehşetli fitnesi haber alınır. Siyasetle mücadele edilmemesi emredilmiştir ve geri çekilecektir.
Artık sadece Kur'anın i'cazını beyan ve milletin tenviri esas alınacaktır.
Sonra, kader-i İlâhi, zalimler eliyle Anadolu'yu karış karış gezdirecektir. Anadolu, büyük bir iman ve Kur'an denizine dönüşecektir. Dalga dalga çoğalacak, yeniden kuvvet kazanacaktır.
Mustafa Sungur...
Bu dalgaların üzerinde en önde sıçrayan damlalardan biri olacaktır.
Üstte olduğu için erişilmez bir yükseklik kazanacaktır.
Onun gözüyle dünyanın satırları tekrar okunacaktır. Gazeteler, günlük hadiseler tekrar o gözle süzülecektir. Büyük siyaset yeni bir misyonla yüklenecektir.
Üçüncü dönem başlayacaktır.
Mustafa Sungur, bu yeni dalganın en üstündeki damlacıklardan biri olacaktır. Kimsenin okuyamadığını ilk önce okuyacaktır. Kimseden istenmeyen yorum Ondan istenecektir. Kimsenin görüşemeyeceği kişilere gönderilecektir. Seyahatler yapacaktır. Dünyalar açılacaktır.
Dünyanın her dönüşünde başında bulunanlardan biri de kendisi olacaktır.
Millet için ilk fedakarlardan biri olacaktır. Ümmete inen darbeyi ilk hissedeceklerden biri olacaktır.
Hayatı, hayatıyla devam edecektir.
Mustafa Sungur dalganın en üstündeki damlacıklardan olduğu için, sular kayaları vurduğunda, musibetler, en çok acı çekenlerden olacaktır.
Gelen taşlar ilk onları yaralayacaktır.
Alem-i İslam'a indirilen darbeleri ilk onlar hissedeceklerdir.
Büyük siyaseti her şartta korkusuzca yapacak İslamın son ordusu onlar olacaktır.
Son büyük zaferi görmeden gitmeyeceklerdir.
Çok da yorulacaklardır. Çünkü, Onlar acısını çekmeden biz yaşayamayacağızdır.
Sonuç olarak...
Mustafa Sungur(lar) hangi tarafsa büyük siyaset odur.
Mustafa Sungur(lar)'a karşı olan siyaset, menfi siyasettendir.
Onlar o kadar azdırlar ki, iki parmak arasından akacak kadar bir 'su'dur.
Ancak bir ordu kuvvetindedirler.
Mustafa Sungur işte bu ordunun bir büyük erkanıdır.
Bununla ilgili son sözü, gazete diliyle, bir başka büyük 'erkan-ı siyaset'e vererek büyük siyaset dizimizi bitirelim:
"Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden Abdullah Yeğin, geçen hafta rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan Mustafa Sungur′la ilgili olarak, Allah’ın salih kullarına gelen hastalıkların, musibetlerin def’ine vesile ve günahlara kefaret olacağını hatırlatarak şöyle dedi: “Sungur Ağabeyin hastalığı umum musibetlerin def’ine vesile ve günahlara da kefarettir inşallah. Çok dua etmek zamanıdır.”